Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadına yönelik şiddetle mücadele, ancak toplumun tamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla başarıya ulaşabilir. Bugüne kadar kadınlarımızın, şiddet konusu başta olmak üzere her alandaki hak arama mücadelelerinde yanlarında olduk, bundan sonra da inşallah yanlarında olacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi emine Erdoğan ile birlikte Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’na katıldı.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, programı düzenleyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı ve emeği geçen herkesi tebrik etti.
Eylem planında yer alan hususların belirlenen çerçevede ve sürede amacına ulaşmasını temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim inancımızda bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıklar içinde asıl olan insandır, diğer tüm ayrımlar, diğer tüm vasıflar, diğer tüm farklılıklar bu ulvi sıfatın gerisinde kalır. Toplum ve aile dediğimiz müesseseler de erkek ve kadının müşterek varlığıyla ortaya çıkar, mana kazanır ve devam eder. İnsanları sadece cinsiyetlerinden dolayı üstünlük sınıflamasına tabi tutan anlayışın bizim medeniyetimizde ve kültürümüzde yeri yoktur. Şayet ortada bu noktada bir sorun yaşanıyorsa konunun bir tarafında erkek bir tarafında kadın vardır. Mesela aile yapımızla ilgili hassasiyetlerimizde kadın ne kadar sorumluluk sahibiyse erkek de aynı derecede mesuliyet sahibidir. Her ne sebeple olursa şayet aile yapımızda bir bozulma varsa bunun sorumluluğunu sadece kadına veya erkeğe yüklemek sorunun yarısını görmezden gelmek demektir.”
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEMİZ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’YLE BAŞLAMADIĞI GİBİ BU SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMEYLE DE BİTECEK DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına şiddet meselesinde ortada bir mağdur varsa bir de failin mevcut olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “İşte bunun için iktidara geldiğimiz günden beri kadına yönelik şiddetle mücadele, öncelikli konularımız arasında yer almıştır. Şahsen de bu konuyu daima yakından takip ettim, atılan her adımı destekledim, yaşanan her sorunla bizzat ilgilendim. Nitekim tek tip bir müdahaleyle neticeye ulaşılamayacağı belli olan bu hassas konunun çözümü için zaman içerisinde farklı politikalar geliştirdik ve uyguladık. Son günlerde bazı çevreler, bugün, yani 1 Temmuz itibarıyla resmen çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi’ni, kadına yönelik şiddetle mücadelede bir geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi’yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değildir.”
Sözleşmeden çekilme gerekçelerini o dönemde kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim kadına yönelik şiddetle mücadele çerçevesinde aldığımız tedbirlerin, yaptığımız düzenlemelerin, hayata geçirdiğimiz uygulamaların kadınların haklarına, hukuklarına, onurlarına sahip çıkmamızın tek sebebi eşref-i mahlûkat olan insan sıfatıyla kendilerine olan saygımızdır. Dün kadına yönelik şiddetle ve kadınların insan olarak sahip oldukları haklarını kullanabilmesi konusunda nasıl mücadele ediyorsak bugün de yarın da aynı mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ SİYASİ TARTIŞMALARA MALZEME ETMEDEN, OBJEKTİF BİR ŞEKİLDE ELE ALMAMIZ GEREKİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadelenin uzun soluklu, sabır ve toplumsal mutabakat gerektiren bir süreç olduğunun farkında olduklarını vurgulayarak, “Kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalkması, tüm kesimlerin inancı ve çabasıyla mümkündür. Şiddetin her türüyle mücadelemiz sürerken kadına yönelik şiddet kavramının altını özellikle çizmemizin sebebi bu sorunun adını koymak gerektiğine olan inancımızdır” ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetin pek çok faktörden etkilenen ve genel şiddetten farklı dinamiklere sahip olan bir olgu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu sebeple evvela kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına neden olan faktörlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve bertaraf edilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddet, kadının hayatı başta olmak üzere kendini güvende hissetme, eğitim, iş ve sosyal süreçlere katılma gibi temel haklarını kullanmasını da engelleyen bir sorundur. Şayet bu durum aile içinde vuku bulmuşsa şiddete şahitlik etmesi sebebiyle çocuklarda travmaya neden olabiliyor. Şiddeti bir davranış biçimi olarak öğrenen çocukların yarının şiddet mağduru veya şiddet faili olarak karşımıza çıkma ihtimali artıyor. Sebebi ne olursa olsun, aile içinde yaşanan şiddetin sonuçları kadını ve çocuğu derinden ve doğrudan etkiliyor. Konuyu tüm boyutlarıyla ele aldığımızda belki doğrudan değil ama dolaylı olarak tüm toplumun da bu şiddetten olumsuz etkilendiğini görüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumsal sonuçları itibarıyla şiddetin, depresyonun, suç oranlarının ve huzursuzluğun artmasına yol açtığını belirtti.
“Kadına yönelik şiddeti, tıpkı salgınla mücadelede olduğu gibi siyasi tartışmalara malzeme etmeden, samimiyetle ve objektif bir şekilde ele almamız gerekiyor.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların ve çocukların onuruna, ailelerine, toplumlara ve gelecek nesillere ciddi anlamda zarar veren açık bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddetin sadece kendilerinin değil tüm ülkelerin sorunu olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu küresel sorunu, tüm dünya gibi kendilerinin de yasal düzenlemeler, önleme, koruma ve kovuşturma alanlarında ihtisaslaşma ile aşmaya çalıştıklarını ifade etti.
Merkezi ve yerel düzeyde kurumlar arası koordinasyon ve iş birliğiyle oluşturdukları sosyal politikaları ilgili tüm kesimlerin desteği ve katkılarıyla kararlılıkla sürdürdüklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede ilkini 2007 yılında hazırladıkları Ulusal Eylem Planı’nı sürekli güncelleyerek ve geliştirerek bugüne kadar getirdiklerini aktardı.
Türkiye’de ve dünyada yaşanan toplumsal, kültürel ve teknolojik değişimlerin, önleyici ve koruyucu çalışmaların da geliştirilmesini gerektirdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Yeni ulusal eylem planımız, var olan çalışmaları daha da ileriye taşıyarak, bu değişimi kucaklama amacı taşıyor. Bugün sizlerle dördüncüsünü paylaşacağımız Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı’mızda günün ihtiyaçlarına yönelik yeni başlıklar bulunuyor. Nedenleri ve sonuçları itibarıyla değerlendirdiğimizde, kadına yönelik şiddet sorunuyla mücadelede çok yönlü bütüncül ve disiplinler arası bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Bu çerçevede ilk idari ve hukuki somut adımı 2006 yılında yayınladığımız başbakanlık genelgesi ile atmıştık.”
Kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal bir mutabakat ve uygulama birliği sağlamak için gereken öncelikli politikaları belirledikleri üç ulusal eylem planını başarıyla uyguladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Çeşitli dönemlerde yaptığımız anayasa değişiklikleriyle de verdiğimiz mücadelenin hukuki zeminini güçlendirdik. Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi, bu doğrultudaki en önemli dönüm noktasıdır. Türkiye bu kanunla dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı ve etkili mevzuata sahip ülkeler arasında ilk sıralara çıkmıştır. Nitekim uygulamadaki neticeler, kanunun gerçekten bu yürek parçalayıcı, vicdan kanatıcı meselenin çözümünde çok önemli mesafeler kat etmemizi sağladığına işaret ediyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şeyden önce kanunun ırk, renk, cinsiyet, tabiiyet, dil, din, statü, medeni hâl, engel durumu hastalık gibi ayrımlar gözetmeksizin şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan tüm kadınları, çocukları, erkekleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını korumayı amaçladığını kaydetti.
Şiddete uğrayanın kadın veya erkek, çocuk veya yaşlı, engelli veya engelsiz olmasının fark etmediğini, geniş yelpazesiyle kanunun herkesi koruma kapsamına aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabii şiddet mağdurları daha çok kadınlar ve çocuklar olduğu gibi ister istemez fiiliyatta bu gruplar öne çıkıyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda düzenleme yapılmış, kurumsal yapı oluşturulmuştur, Bu doğrultuda atılan adımlardan biri de şiddetin önlenmesiyle koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanmasına yönelik hizmetleri vermek üzere Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) kurulmasıdır. Bugün 81 ilimizin her birinde mağdurlara hizmet veren merkezlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici katkıları olduğuna inanıyorum. Şimdi de yeni eylem planımızda mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz.”
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nın 2021-2025 yıllarını kapsadığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu çalışma için hazırlıklarımızı 2020 yılı başından beri sürdürüyoruz. Eylem planımızı, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, medya mensuplarının, uluslararası kuruluş temsilcilerinin ve ilgili tüm paydaşların katkılarıyla hazırladık. Oldukça hacimli bir kitap olarak ortaya çıkan planı, beş ana hedef, 28 strateji ve 227 faaliyet şeklinde yapılandırdık. Sorunun tamamen ortadan kalkmasını hedef alan bu bütüncül politika dokümanını bugün sizlere sunuyoruz. Önümüzdeki 5 yıl boyunca kadına yönelik şiddetle mücadelede takip edeceğimiz ana başlıkların hepsi bu planda yer alıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu başlıkları mağdurların adalete erişiminin kolaylaştırılması, şiddetle topyekûn mücadele anlayışının tüm plan, program ve politikalara yerleştirilmesi, koruyucu ve önleyici hizmetlerin güçlendirilmesi, toplumsal farkındalık ve duyarlılığın artırılması, sistematik, güvenilir, karşılaştırılabilir verilerin toplanması ve yorumlanması olarak özetleyebileceklerini ifade etti.
Değişen şartlar ve ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde gereken her türlü yasal ve idari tedbirleri almayı sürdüreceklerine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nın ilk hedefini şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması olarak belirledik. Amacımız adli süreçte, mağdurun adalete erişiminin kolaylaşmasını, mağdurun haklarını etkin kullanmasını ve şiddet eylemlerinin orantılı şekilde cezalandırılmasını sağlamaktır” değerlendirmesinde bulundu.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE İL EYLEM PLANLARI, 81 İLDE HASSASİYETLE YÜRÜTÜLMEKTEDİR”
Ceza mevzuatının gözden geçirilmesinden, hâkim savcı ve diğer yardımcı yargı personelinin eğitimine kadar 22 faaliyetin bu başlık altında yer aldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurumlar arası iş birliğinin geliştirilmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koordinasyonunda Adalet, İçişleri, Millî Savunma ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokoller imzalandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ŞÖNİM yönetmeliği kapsamında 2016 yılından itibaren Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon İzleme ve Değerlendirme Komisyonları’nın oluşturulduğuna değinerek, “Bu komisyonlar, yılda en az 2 defa olmak üzere valilerimizin başkanlığında toplanmaktadır. Ayrıca her ilin kültürel, sosyolojik, özellikle de sosyolojik özelliklerini ve risk faktörlerini göz önünde bulunduran kadına yönelik şiddetle mücadele il eylem planları, 81 ilde hassasiyetle yürütülmektedir” dedi.
Kadına yönelik şiddetle mücadele oluşturulan teknik kurulun da üçer aylık periyotlarla toplanmak suretiyle faaliyetini sürdürdüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Ceza Kanunu’ndaki mevcut suç tipleriyle cezayı ağırlaştıran sebepler gözden geçirilerek özellikle ısrarlı takip, siber şiddet, zorla evlendirme gibi şiddet türleri konularının yeniden değerlendirilmesini planlıyoruz. Ayrıca kadına yönelik şiddet eylemlerine ilişkin uyuşmazlıklarda haksız tahrik ve takdiri indirim nedenleri müesseselerinin nasıl uygulandığına dair analizler yapılarak, ortaya çıkan sonuçlara göre gereken değişiklikler için harekete geçilecek” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylem planının ikinci hedefini “şiddetle topyekûn mücadele anlayışının tüm plan program ve politikalara yerleştirilmesi” olarak benimsediklerini söyledi.
Beş strateji belirlediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu stratejileri, “bu politikaların kapsayıcı şekilde hazırlanması ve uygulanması, şiddetin önlenmesi için kaynak ve yeterli bütçe elde edilmesi, güçlü koordinasyon ve sektörler arası iş birliği, eylem planlarının 81 ilde yürürlüğe konması, ulusal ve yerel düzeyde yürütülen çalışmaların dönemsel olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi” şeklinde ifade etti.
“ŞİDDETİ ÖNLEMEK, ANCAK İHTİYACA UYGUN TASARLANMIŞ KURUMSAL YAPILAR VE PROGRAMLARLA MÜMKÜNDÜR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda “her düzeyde kamu personeline eğitim verilmesi, kurumlar arası iş birliği protokollerinin imzalanması, tüm paydaşlarla iş birliğinin geliştirilmesi, ulusal ve yerel düzeyde faaliyetlerini sürdüren komite ve komisyonların etkinliklerinin artırılması” gibi 35 faaliyetin yer aldığını belirterek şöyle konuştu: “Ulusal eylem planımızın üçüncü hedefi, koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili sunulmasıdır. Bu hedefe ulaşmak için vakaya zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmesinin sağlanması, vaka bazlı özel müdahale programlarının hayata geçirilmesi, kolluk uygulamalarının etkinliğinin artırılması, şiddet mağduruna hizmet veren meslek elemanlarının eğitimlerle güçlendirilmesi, şiddet mağdurlarının sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması, şiddet faili ya da uygulama ihtimali bulunanlara yönelik önleyici hizmetlerin hazırlanması stratejilerini uygulayacağız. Bu kapsamda hayata geçireceğimiz faaliyet sayısı da 65’i bulacaktır.”
“MAĞDURUN KORUNMASI VE DESTEKLENMESİ İLE ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALARDA KURUMSAL HİZMETLER DAHA DA ÖNEM KAZANDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına yönelik şiddetle mücadelenin temelini oluşturan mağdurun korunması ve desteklenmesi ile önleyici çalışmalarda kurumsal hizmetlerin daha da önem kazandığına işaret ederek “Şiddeti önlemek, soruşturmak, kovuşturmak, ortadan kaldırmak kısaca doğru müdahaleyi gerçekleştirmek ancak ihtiyaca uygun tasarlanmış kurumsal yapılar ve programlarla mümkündür” dedi.
Bu amaçla Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleriyle (ŞÖNİM) beraber kadın konukevlerinde kurumsal hizmetlerin yürütüldüğünü anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin tüm illerinde faaliyet gösteren 360 sosyal hizmet merkezimiz bünyesinde oluşturduğumuz şiddetle mücadele irtibat noktalarına, mağdurların kolay ulaşabilmesini sağlıyoruz” diye konuştu.
Bu merkezlerde şiddet mağdurlarına rehberlik ve danışmanlık, hukuk, sağlık, istihdam hizmetleri yanında çocuklarına sağlanan burslarla da destek verildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Şiddet mağduru kadınlara konuk evinden ayrıldıktan sonra da psiko-sosyal destek vermeyi sürdürerek iş hayatına katılımlarına yönelik mesleki eğitim ve programlardan faydalanmalarını da temin ediyoruz. En önemli hususun şiddeti gerçekleşmeden durdurabilmek ve yaygınlaşmasını engellemek olduğunu da biliyoruz. Bu doğrultuda şiddet faillerinin ve şiddet uygulama ihtimali olan bireylerin öfke kontrollerinin sağlanabilmesine yönelik eğitimlere başlıyoruz. Faillerin, alkol ve madde bağımlılığından kurtarılması ile saldırgan davranışlarının rehabilitasyonuna yönelik eğitimlerden çok ciddi faydalar elde edeceğimize inanıyoruz. Bu programların denetimli serbestlik, tutukluluk ve teknik takip gibi koruma tedbirleri ile birlikte yürütülmesini planlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “mağdur odaklı mücadele prensibi” ile çalışan ŞÖNİM’lerde bugüne kadar 682 bini kadın, 54 bini erkek ve 96 bini çocuk olmak üzere toplam 833 bin kişiye hizmet verildiğini belirterek “Yatılı kurumsal hizmetlerimizi ise 81 ilimizdeki 149 kadın konuk evinde 3 bin 576 kapasiteyle sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde yedi ilimizde dokuz yeni kadın konuk evi daha açılacaktır. Ayrıca dokuz ilimizdeki mevcut kadın konukevlerini, şiddet mağduru kadınların ve çocuklarının ihtiyaçlarına göre dönüştürüyoruz. Tehdit altında olan kadınlarımız için ihtisaslaşmış kadın konuk evlerimizde özel güvenlik önlemleri alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Barınma amacıyla kuruluşlara müracaat eden kadınlara da gereken desteğin verildiğini ve verilmeye devam edeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kurumlarda verilen hizmetin kalitesini artırmak amacıyla ŞÖNİM ve Kadın Konukevi Hizmet Standartları ve Öz Değerlendirme Rehberi hazırladıklarını bildirdi.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede iletişim teknolojilerinin de etkin bir şekilde kullanıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ALO 183 Sosyal Destek Hattı, ihtiyacı olan tüm kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı olarak hizmet veriyor. Haftanın 7 günü 24 saat ücretsiz olarak, Türkçe’nin yanında Arapça, Kürtçe çağrılara da cevap veren bu hattı arayan şiddet mağdurları, ‘0’ tuşuna basarak, sıra beklemeden destek personeline ulaşabilmektedir” diye konuştu.
İçişleri Bakanlığı ile oluşturan Kadın Destek Sistemi (KADES) uygulamasının da yaygın kullanıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Pilot olarak 15 şehirde yürütülen elektronik kelepçe uygulaması, 15 Ocak 2021 itibarıyla 81 ile yaygınlaştırılmıştır. İçişleri Bakanlığına bağlı Elektronik İzleme Merkezi’nde ülkenin tamamındaki polis ve jandarma bölgelerinde tespit edilen vakalar, kesintisiz takip edilmektedir. Bu işlemler İçişleri Bakanlığı Güvenlik ve Acil Durum Koordinasyon Merkezi GAMER’de yürütülüyor. Elektronik kelepçe uygulaması ile buna yönelik ilgili yönetmelik çalışması da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının katkıları ile tamamlanmıştır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusal Eylem Planı’nın dördüncü hedefinin de “toplumsal farkındalık ve duyarlılığının artırılması” olarak belirlendiğini belirterek, şunları kaydetti: “Bu hedefe ulaşmak üzere kurumsal iletişim kanallarının güçlendirilmesi, şiddetsiz bir toplum için farkındalık faaliyetlerinin yürütülmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede erkeklerin daha fazla yer almasının sağlanması, yükseköğretimde dâhil eğitimin tüm kademelerinde şiddetle topyekûn mücadele anlayışının yerleştirilmesi, şiddete neden olan yargılar ile mücadele edilmesi, özel sektörün kadına yönelik şiddetle mücadelede aktif rol alması, medyanın şiddetle mücadelede sorumlu ve etik yayıncılık anlayışıyla hareket etmesi gibi hususlarda çalışmalar yürütülecektir. Eylem planında bu kapsamda belirlediğimiz 77 faaliyeti önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz. Bunlardan biri yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımıza yönelik bilgilendirme faaliyetleridir. Bir diğeri erken yaşta ve zorla evliliklerde mücadele edilmesi amacıyla babalara yönelik eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlemesidir.”
“FARKINDALIK OLUŞTURMAK VE ŞİDDET İÇERMEYEN OLUMLU DİL KULLANIMINI ÖZENDİRMEK AMACIYLA KAMPANYALAR YÜRÜTÜLECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bireylerin gündelik konuşmalarında ve sosyal medyada farkında olarak ya da olmayarak kadına yönelik şiddeti normalleştiren söylemler kullanabildiğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür söylemlere ilişkin toplumda farkındalık oluşturmak ve alternatiflerini hatırlatmak, şiddet içermeyen olumlu bir dil kullanımını özendirmek amacıyla çeşitli mecralarda kampanyalar yürütüleceğini bildirdi.
Geleneksel ve yeni medyada reklam verenlere ve özel televizyon kanallarına yönelik olarak şiddet temelli bir hassasiyet geliştirilmesinin teşvik edileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına yönelik şiddetin bir türü olan iş yerinde fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet ile iş gücü sömürüsü ve baskıya ilişkin farkındalık oluşturma çalışmalarının yapılmasının planlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sinema yapımları destek başvurularının, şiddetle mücadeleyi öne çıkaran yapımları teşvik edecek bir anlayışla değerlendirileceğini belirtti.
Eylem planının beşinci hedefini “sistematik, güvenilir ve karşılaştırılabilir verilerin toplanması ve istatistiklerin yorumlanması” olarak belirlediklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: “Şiddeti ortaya çıkarma ihtimali olan her bir risk faktörünü önceden belirlemek, şiddeti engellemede önem arz ediyor. Bu amaçla yerel düzeyde özelleştirilmiş politikalar için 81 ilde kadına yönelik şiddet risk haritalarının tamamlanması, stratejik hedeflerimiz içinde yer alıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele veri bankasındaki bilgilerin yorumlanmasından failler ve kadın cinayeti hükümlüleri ile ilgili araştırma yapılmasına kadar 28 faaliyete bu başlık altında yer verilmektedir. Şiddetle mücadelede elde edilen bilgi ve bütün bu veri analizlerle sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle daha yakın iş birlikleri geliştirilecektir. Bu sorunu ele alan bilimsel araştırmaların artmasını, kadın cinayetlerinin nitel ve nicel analizine ilişkin düzenli aralıklarla yapılacak çalışmalar yoluyla akademik bir müktesebatın oluşmasını hedefliyoruz. Böylece sosyal bilimler ile politika inşa süreçleri arasındaki mesafe kapatılarak nitelikli politika ve hizmet hedeflerinin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır.”
Ortak veri tabanı oluşturulması için Aile ve Sosyal Hizmetler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları arasında veri entegrasyonunun sağlandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şiddet mağduru hakkında kanuna göre verilen gizlilik kararlarının ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla elektronik ortamda paylaşılmasına yönelik entegrasyon çalışmalarının ise devam ettiğini söyledi.
“KADINA KARŞI ŞİDDETİ SIRADANLAŞTIRAN YAKLAŞIMLARI, İNSANİ VE AHLAKİ DEĞERLERİ GÜÇLENDİREREK ORTADAN KALDIRACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, içeriğine ilişkin genel bilgileri paylaştığı 4. Ulusal Eylem Planı’nın kadına yönelik şiddetle mücadelede sorumluluğu olan tüm tarafların katkılarıyla hazırlandığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eylem planımızın asıl amacı toplumun kadına yönelik şiddete bakış açısını etkilemeye, değiştirmeye ve duyarlılıklarını artırmaya yönelik bir farkındalık oluşturmaktır. Bunun için iletişim araçlarını daha etkin kullanmak suretiyle düzenleyeceğimiz kampanyalarla her kesime yönelik eğitici çalışmalar yürütmeyi hedefliyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele ancak toplumun tamamının iştirakiyle ve samimi katkısıyla başarıya ulaşabilir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylem planına sorumlu ve ilgili tarafların her türlü desteği vereceğine, gerekli adımları atacağına inandığını bildirdi.
Bugüne kadar kadınların şiddet konusu başta olmak üzere her alandaki hak arama mücadelelerinde yanlarında olduklarını ve bundan sonra da olacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Kadına karşı şiddeti sıradanlaştıran yaklaşımları insani ve ahlaki değerleri güçlendirerek ortadan kaldıracağız. Bu konuda bakanlıklarımızla beraber üniversitelerin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın yapacağı her çalışma çok önemli ve kıymetlidir. Unutulmamalıdır ki kadına yönelik şiddetle mücadele aynı zamanda her biri canımızdan bir parça olan annemizin, eşimizin, kızımızın hakkını, hukukunu, onurunu korumanın da mücadelesidir. Verdiğimiz uzun mücadele döneminin ardından geldiğimiz nokta bu yöndeki kararlılığımızı artırmaktadır. Milletimizin vicdanına ve sorumluluk duygusuna güveniyorum, kesin inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylem planının hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek yeni yol haritasının huzurlu ve sağlam bir toplum yapısı inşasında güç katacağını da söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekonomiye Değer Katanlar 49. Ödül Töreni’nde konuştu
GENÇ GAZETECİLER BURSA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Ekonomiye Değer Katanlar 49. Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Yıllık 37 milyar dolar ihracatımız olan ve 1.200.000’den fazla çalışana istihdam sağlayan konfeksiyon, tekstil, deri ve mobilya sektörlerinde rekabet gücümüzü sürdürmeyi önemsiyoruz. Üretim ve istihdamı korumak için 2025 yılı Ocak ayında KOSGEB eliyle İstihdamı Koruma Programı başlatıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekonomiye Değer Katanlar 49. Ödül Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlarken, ödül alan firmaları, iş insanlarını ve yöneticileri tebrik etti.
BTSO’ya, marifetin iltifata tabi olduğunu gösterdiği için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “135 yıllık köklü tarihiyle Bursa Ticaret ve Sanayi Odamız, 57 bin üye firmasıyla şehrimizin yanı sıra Türkiye ekonomisine de çok önemli katkılar yapıyor. Bugün ödül törenimizin yanı sıra Odamızın öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın destekleriyle hayata geçen TEKNOSAB’da (Bursa Teknoloji Organize Sanayi Bölgesi) üretime başlayan 15 firmamızın da açılışını gerçekleştiriyoruz. Bu firmalarımızın sahiplerini ve çalışanlarını da tebrik ediyor, Türkiye’nin kalkınmasına, güçlenmesine ve büyümesine verecekleri destekler için kendilerine şimdiden teşekkürlerimi iletiyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar 25 milyar lira yatırım yapılan TEKNOSAB’ın, Türkiye’nin yüksek teknolojili üretime geçişinin simgelerinden olacağını vurgulayarak, “Biliyorsunuz kısa süre önce ülkemizi bu hedefe daha hızlı götürecek HIT-30 programını kamuoyumuzun takdirine sunduk. 5 ay gibi kısa sürede elektrikli araç, güneş hücresi, pil hücresi, rüzgâr türbini gibi stratejik konularda toplam büyüklüğü 7 milyar doları aşan yatırımları ülkemize kazandırma noktasına geldik. İnşallah daha güzel sonuçlar elde edeceğiz” değerlendirmesini yaptı.
Yapay zekâ teknolojisi ve insansız sistemlerle dünyanın çok farklı bir yere gittiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bakınız, 2024 Nobel Kimya Ödülü’nün verildiği çalışmayı konunun ehli isimler, çığır açan, devrim niteliğinde bir proje olarak değerlendiriyor. Öyle ki 200 milyon proteinin neredeyse tamamının yapısını tahmin eden bir yapay zekâ modelinden bahsediyoruz. Bilim insanları, normal şartlarda çözümü 50 yıl sürebilecek bir sorunu bu modeli kullanarak kısa sürede neticeye kavuşturabiliyor. Daha bunun gibi ‘Dünya nereye gidiyor, bizi nasıl bir gelecek bekliyor?’ sorusunu sorduğumuz nice baş döndürücü gelişmeye şahit oluyoruz. Ya hızlı davranıp bu süreci zamanında yakalayacağız ya da Allah korusun ekonomide asimetrik bir güç çarpanından mahrum kalacağız. Şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim; Yapay zekâ ve insansız sistemler meselesinin ülkemizde hâlen yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Hükûmet olarak gerek TEKNOKENT’ler gerek TEKNOFEST’ler gerek AR-GE yatırımları gerekse farklı teşvik ve destek paketleriyle bu yeni dünyaya Türkiye’yi hazırlamaya çalışıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke genelinde tüm sanayi ve ticaret odalarının bu çok kritik süreci sahiplendiğini, kendi alanlarında özgün projeler üretmeye gayret ettiğini söyledi.
“BURSA, TEKNOLOJİ ALANINDA DA DİĞER İLLERİMİZE ÖRNEK OLACAKTIR”
Geleceğin teknolojisine bugünden yapılan her yatırımı Türkiye açısından hayati önemde görüp desteklediklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bakımdan TEKNOSAB bünyesinde atılan her adım çok kıymetlidir. Üretimin lokomotif şehri Bursa, inanıyorum ki teknoloji alanında da diğer illerimize örnek olacaktır. Hükûmette, sanayide ve akademide olan yüksek bilinç düzeyine ne yazık ki muhalefet tarafında rastlayamıyorsunuz. Muhalefette ne böyle bir vizyon ne merak ne de iştiyak var. İşin sadece magazin yönünü hiçbir zaman aşamadılar. İşte en son 14-28 Mayıs seçimleri döneminde ileri teknoloji hamlesi diye aylarca reklamını yaptıkları proje çıka çıka Amerika’dan bir ekonomistin canlı bağlantıyla bunlara uzaktan nutuk atması oldu. Maalesef daha sonra gelenler de bu seviyenin bir tık üzerine çıkamadı. İç iktidar kavgasına kendilerini öyle kaptırdılar ki dünyada ve bölgemizde ne olup bittiğini, teknolojinin nereye evrildiğini takip bile edemiyorlar. Aynı umut kırıcı tablo, dış politikadan bölgesel konulara, ekonomiden çalışma hayatına hemen her alanda geçerli. Belli ezberleri ve ideolojik saplantıları var, onların dışına çıkamıyorlar. Kendilerini güncelleme ve yenileme noktasında sadece isteksiz değiller, aynı zamanda kabiliyet de yok.’’
“SURİYE KRİZİNDE MESELEYİ HÂLÂ TAM OLARAK KAVRAYAMADILAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, muhalefete eleştirilerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela Suriye krizinde eski rejimin devrilmesinin üzerinden tam 3 hafta geçti ama bunlar meseleyi hâlâ tam olarak kavrayamadılar” ifadesini kullandı.
Muhalefet temsilcilerinin gün aşırı konuştuklarını ama cümlelerinde derinlik ve tutarlılık olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika’da başkanlık seçimleri sonrasında yeni bir yönetim şekilleniyor, yine bakıyorsunuz muhalefet Türkiye’ye dair kurulan her müspet cümleye iç siyaset zaviyesinden yaklaşıyor. Rakipleri dahil tüm dünya Türkiye’nin jeopolitik gücünün ve artan etkisinin farkında fakat bunu bizim muhalefete bir türlü anlatamıyorlar. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan Gazze krizine kadar her meselede benzer bir atalet, umursamazlık ve tembellik söz konusu. Bu tablo siyasi iktidar açısından avantajlı gibi gözükse de esasen sorunlu bir durumdur” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında bir kıssaya yer vererek, şu ifadeleri kullandı: “Meşhur kıssadır, bir bilge deniz kenarında kumlar üzerinde oturmuş, tefekkür ederken delikanlının biri yanına yaklaşıp, ‘Lütfen beni öğrenciniz olarak kabul edin.’ der. Bilge, parmağıyla kumların üzerine düz bir çizgi çeker. Delikanlıya çizgiyi kısaltmasını söyler. Genç, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge der ki ‘Git, öğren de gel.’ Aradan bir ay geçtikten sonra delikanlı tekrar geldiğinde bilge yine bir çizgi çizerek kısaltmasını söyler. Delikanlı bu kez çizginin yarısını eliyle kapatınca bilge yine ‘Git öğren de gel.’ der. 2 ay sonra delikanlı yanına tekrar geldiğinde bilge tekrar aynı şeyi ister. Delikanlı çok düşündüğünü ama bunun bir yolunu bulamadığını belirterek bilgeden çizgiyi kendisinin kısaltmasını ister. Bilge çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve ‘İşte şimdi kısaldı.’ der. Hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de ülke yönetiminde de gelişmenin, ilerlemenin sırrı budur. Yani sürekli daha büyük başarılar, daha büyük hedefler peşinde koşmaktır.”
“GENİŞ BİR ALANDA BÜYÜMEYİ SAĞLAYACAK POLİTİKALAR UYGULADIK”
22 yıllık iktidarları süresince Türkiye’nin sorunlarının, sıkıntılarının, krizlerinin küçülerek değil büyüyerek aşılabileceğine inandıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomiden savunmaya, dış politikadan ticarete uzanan geniş bir alanda bu büyümeyi sağlayacak politikalar uyguladık. Buraya gelmeden önce katıldığım il kongremizde de dile getirdim. Biz özellikle ekonomide sabun köpüğü misali geçici başarılarla avunmak istemiyoruz, kısa vadeli hesaplar peşinde asla değiliz. Ayaklarımızı yere sağlam basıyor, adımlarımızı sağlam atıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece kendi iktidar dönemini hesaplayan, tek hedefi sonraki seçim olan hükûmetlerin geçici iyileşmelerle belki bir süre halkının gözünü boyadıklarını ama ardından bu millete çok ağır faturalar ödettiklerini kaydetti.
Türk ekonomisinin kaldırabileceğinden daha ağır vaatlerle gelenlerin, hesap kitap yapmadan bol keseden söz verenlerin, arkalarında telafisi zor enkazlar bırakarak siyaset sahnesinden silinip gittiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millete, Dimyat’ta pirinç siloları vadedenler, günün sonunda vatandaşı evindeki bulgurdan da ettiler. Bunu yakın tarihimizde biz de yaşadık, iş dünyamız da defalarca yaşadı. Değerli dostlar, 14-28 Mayıs seçimleriyle ülkemiz sadece uçurumun kenarından dönmedi, aynı zamanda her biri gerçekten hazine değerinde 5 sene kazandı. Biz de bu 5 yılı en iyi ve en verimli şekilde değerlendirmek arzusundayız. Yerel seçimlerde muhalefetle popülist vaat yarışına girmeyerek bu konudaki kararlılığımızı ortaya koyduk. Belki bundan dolayı siyasi olarak bedel de ödedik ama ülkemize ve milletimize bedel ödettirecek bir yanlışın içinde olmadık” değerlendirmesinde bulundu.
“ÜCRET ARTIŞLARINI ENFLASYONUN ÜZERİNDE TUTARAK HALKIMIZIN ALIM GÜCÜNÜN KORUDUK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi alanındaki iyileşmelere işaret ederek, “Ekonomi programımıza güvenimiz ve desteğimiz tam. 2024 yılında seçimlere ve bölgemizde nüks eden yeni krizlere rağmen belirlediğimiz hedeflere önemli ölçüde ulaştık. Ülkemize uluslararası sermaye girişi hızlandı, rezervlerimiz güçlendi, kur oynaklığı azaldı, finansman koşulları iyileşti. Ülkemizin kredi risk primi de ciddi bir şekilde düştü. Dünyadaki 3 kredi derecelendirme kuruluşunun 2 defa not artırdığı tek ülke biziz. 2025 yılı bütçesinde de gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettik. Bu sene yatırımlar için 1 trilyon 569 milyar lira kaynak ayırdık. Deprem bölgesinin yeniden inşası yanında sulama yatırımlarına, organize sanayi bölgeleriyle limanları demir yoluyla birbirine bağlayacak yatırımlara ve sanayi altyapısını hızla tamamlayacak yatırımlara öncelik tanıdık” diye konuştu.
En güncel tartışma olan asgari ücret konusunda dolar bazında nereden nereye gelindiğini il kongresinde detaylıca anlattığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vatandaşımızın her söylediğinin başımızın üzerinde yeri vardır. Ama 22 yıl boyunca insanımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü yerine getirme noktasında gösterdiğimiz hassasiyet de herkesin malumudur. Ücret artışlarını her zaman enflasyonun üzerinde tutarak, halkımızın alım gücünün korunmasını temin ettik. 2002-2025 arası dönemde asgari ücrette reel artış yüzde 290 olmuştur. Son birkaç yıla baktığımızda ise 2022’de enflasyon yüzde 64,3 iken asgari ücret yüzde 94,6 arttı. 2023’te enflasyon yüzde 64,8 iken asgari ücret yüzde 107,3 arttı. 2024’te yıl sonu enflasyon beklentisi yaklaşık yüzde 45 iken asgari ücret yüzde 49,1 arttı. 2025’te yine yıl sonu enflasyon beklentisinin üzerinde bir oranla asgari ücret 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Bu rakam, il kongremizde de söylediğim gibi taban ücrettir. İşverenlerimiz çalışanına daha fazla ücret ödemek isterse buna kimsenin itirazı olmaz.”
“TÜRKİYE EKONOMİSİ SON 22 YILDA ORTALAMA YÜZDE 5,3 BÜYÜDÜ”
Çalışanların millî gelirden aldığı payın son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş gücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payının bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 37,6’ya yükseldiğini, büyümeden çalışanların da pay almasını sağladıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ekonomisinin son 22 yılda ortalama yüzde 5,3 büyüdüğünü, asgari ücretteki reel artışın ise yıllık ortalama yüzde 5,6 ile büyümenin üstünde olduğunu söyledi.
Bugün Türkiye’de 630 doları bulan asgari ücretin, gelişmekte olan pek çok ülkeden daha yüksek seviyede olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyon hedeflerimiz inşallah tek tek gerçekleştikçe vatandaşlarımız alım güçlerindeki artışı daha net görebilecek. 2025 yılı için bu konuda da umutluyuz” diye konuştu.
“KOBİ’LERE ÇALIŞAN BAŞINA AYLIK 2 BİN 500 LİRAYA KADAR DESTEK ÖDEMESİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Kabine Toplantısı’nda görüşülen paketi kamuoyuyla paylaşmak istediğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yıllık 37 milyar dolar ihracatımız olan, 1 milyon 200 binden fazla çalışana istihdam sağlayan konfeksiyon, tekstil, deri ve mobilya sektörlerinde rekabet gücümüzü sürdürmeyi önemsiyoruz. Üretim ve istihdamı korumak için 2025 yılı ocak ayında KOSGEB eliyle İstihdamı Koruma Programı başlatıyoruz. Bu sektörlerde 2024 yılının son aylarındaki istihdam düzeyini 2025 yılında koruyan KOBİ’lere çalışan başına aylık 2 bin 500 liraya kadar destek ödemesi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan firmaları, iş adamlarını, girişimcileri tebrik ederek, sözlerini “Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. 2025’in tüm halkımız için, iş adamlarımız için, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Kalın sağlıcakla” diyerek tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomi programımızın olumlu etkilerini önümüzdeki dönemde daha fazla göreceğiz”
GENÇ GAZETECİLER ANKARA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Konuşmamın hemen başında dün Muğla’da hastaneye çarparak düşen ambulans helikopterde vefat eden iki pilot, bir hekim ve bir sağlık personelimize Allah rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine ve yakınlarına sabır diliyorum, sağlık camiamızın başı sağ olsun diyorum.
Biliyorsunuz dün Sarıkamış Harekâtı’nın 110. yıl dönümüydü. Aralarında merhum büyük dedemin de olduğu Sarıkamış şehitlerimize ve gazilerimize bugün bir kez daha Cenabı Mevla’dan rahmet diliyorum.
Allahuekber ve Soğanlı dağlarında vatan savunması esnasında kar çiçekler gibi toprağa düşen kahramanları minnet yâd ediyor, Rabbim asil ruhlarını şad, mekânlarını cennet eylesin diyorum.
“HEDEFLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA AZİMLE İLERLİYORUZ”
2024 yılının son kabine toplantısını biraz önce gerçekleştirdik. Kabine toplantımızda dış politikadan ekonomiye, sanayi ve teknoloji alanındaki atılımlarımızdan göçün idaresine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Bakan arkadaşlarımız yaptıkları sunumlarla hem son 2 haftayı etraflıca değerlendirdiler hem de önümüzdeki döneme dair talimatlarımızı aldılar.
Her zaman altını çizdiğim gibi biz, hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin, ikazınız rehber edinmiş bir kadroyuz. 2024 yılını tamamlarken bir taraftan yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı en objektif şekilde sorguluyor diğer taraftan da gelecek yıla dair yol haritalarımızı tekemmül ettiriyoruz. Bugünkü kabine toplantımızda da bu hassasiyetimiz tecessüm etmiştir.
Şunu bir defa vurgulamak isterim, biz bugüne kadar hep kendimizle yarıştık, çıtayı daima yukarıya taşıdık. Şimdi de hedeflerimiz doğrultusunda azimle, cesaretle, sabırla ilerliyoruz.
“ENFLASYONU KÖRÜKLEYEN FIRSATÇILARLA MÜCADELEMİZDE YENİ YILDA DAHA KARARLI OLACAĞIZ”
Partimizin 23’üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin 7’nci, Türkiye Yüzyılı’nın 2’nci bütçesini 17 Ekim’de Gazi Meclisimizin takdirine sunmuştuk. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2023 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tekliflerimiz cumartesi günü Genel Kurul’da 317 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. 2025 bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
2025 bütçesinin en temel vasfı, ülkemizin 22 yıllık kazanımlarını perçinleyen yatırımları, ekonomik istikrarı ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olmasıdır. Gerek Cumhurbaşkanı Yardımcımız gerek Hazine ve Maliye Bakanımız bütçenin detaylarını ve hedeflerini derli toplu bir şekilde anlattı. 2025 yılı bütçesine ‘Halkın bütçesi değil’ diyenlere sadece şu rakamları hatırlatmak istiyorum. Mayıs ayında başlayan dezenflasyon süreci inşallah 2025 yılında ivmelenerek devam edecek. Rekabet kurallarını ihlal ederek veya söylentiler yayarak enflasyonu körükleyen fırsatçılarla mücadelemizde yeni yılda daha kararlı olacağız.
6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak son 2 yıldır hep gündemimizin ilk sırasındaydı. 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira para harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolarlık harcama yaptık. Deprem yatırımları gündemimizdeki yerini 2025 yılı bütçesinde de koruyor. Deprem bölgesini inşa ve ihya faaliyetlerimiz kapsamında toplam 584 milyar lira ayırdık. Deprem turistleri ne yaparsa yapsın biz en son hak sahibi vatandaşımız da güvenli yuvasına ve ticarethanesine kavuşana kadar durmadan dinlenmeden çalışacağız.
“2002’DEN BERİ HAZIRLADIĞIMIZ TÜM BÜTÇELERDE SOSYAL DEVLET İLKESİNİ HAYATA GEÇİRMEYE ÖZEL ÖNEM VERDİK”
2002’den beri hazırladığımız tüm bütçelerde sosyal devlet ilkesini hayata geçirmeye özel önem verdik. Halkın kaynaklarını, toplumun çeperlerinden başlayarak halkımızın tamamı için kullandık. 2025 yılında da ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı gözetmeyi sürdüreceğiz. Bu kapsamda sosyal yardımlar için ayırdığımız rakam 651 milyar liradır.
Enerjide vatandaşımıza verdiğimiz destekleri emeklilerle olan buluşmamızda genel hatlarıyla paylaşmıştım. Bakınız 2002’de asgari ücretli bir kardeşimiz evinde kullandığı 200 kilovatsaat elektrik için aylığının yüzde 20’sini, 100 metreküp doğal gaz için ise yüzde 26’sını ayırmak mecburiyetindeydi. Bugün aynı miktar elektrik için aylığının yüzde 2,4’ünü, doğal gaz için yüzde 5,6’sını ayırması yeterlidir. En düşük emekli aylığı alan vatandaşımız 2002’de elektriğe maaşının yüzde 15,3’ünü, doğal gazda yüzde 19,3’ünü harcıyordu.
Şimdi bu oranlar elektrikte yüzde 3,3’e, doğal gazda yüzde 7,7’ye geriledi. 2024’te vatandaşlarımızın her 100 liralık doğal gaz faturasının 65 lirasını, 100 liralık elektrik faturasının 60 lirasını biz üstlendik.
Enerji desteği olarak 2025 yılında bütçeden 472 milyar lira kaynak tahsis ettik. ‘Suyun fiyatını indireceğiz’ vaadiyle göreve gelip, son 5 yılda suya yüzde 100’ün üzerinde zam yapanlar özellikle bu söylediklerimizi mahcubiyetle not etmelidir. Birçok şehrimizde vatandaşlarımızın su faturaları elektrik faturalarından daha yüksek geliyor. Bunun takdirini milletimizin yaptığına ve yapacağına inanıyorum.
“2025 YILI BOYUNCA DA ÇİFTÇİMİZE, ESNAFIMIZA, SANAYİCİMİZE, İHRACATÇIMIZA YÖNELİK DESTEKLERİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Diğer başlıklarda da vatandaş odaklı bir anlayışla bütçemizi şekillendirdik. 2025 bütçemizde istihdama ve üretime 2,6 trilyon liradan fazla kaynak ayırdık. Yatırımlar için tahsis ettiğimiz tutar ise 1 trilyon 568 milyar liradır. 2025 yılı boyunca da çiftçimize, esnafımıza, sanayicimize, ihracatçımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz.
Bizim 22 yıldır durduğumuz yer bellidir. Biz, kaderini ülkenin ve milletin kaderiyle özdeşleştirmiş bir hükûmetiz. Sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olmak için çıktığımız bu yolda tam 22 yıldır sendelemeden yürüyoruz. Bundan sonra da bu çizgimizde en ufak bir değişiklik olmayacak.
Burada yaşadığımız bir hayal kırıklığını da ifade etmek zorundayım. Biz istiyoruz ki dünya ve Türkiye değişirken muhalefet partileri de kendini değiştirsin, yenilesin, güncellesin. Hadi zihniyet değişmiyor, bari en azından üslup değişsin, tarz değişsin, söylem değişsin. İktidara geldiğimiz günden bu yana hep böyle bir muhalefet özlemi içinde, böyle bir muhalefet arayışı içinde olduk ancak her defasında muhalefete dair acı gerçeklerin sert duvarına çarptık. Dünyayı takip eden, gelişmeleri doğru okuyan, ülkeye ve millete ufuk çizen, hepsinden öte sözünün ağırlığı olan bir muhalefet henüz ülkemizde neşvünema bulmadı.
Muhalefet, daha önceki görüşmelerde yaptığı gibi maalesef 2025 bütçesi görüşmelerinde de katkı sunmak, yapıcı eleştiride bulunmak yerine görüşmeleri sabote etmeyi, kışkırtmayı, komisyon aşamasından Genel Kurul’a kadar tüm süreci terörize etmeyi tercih etmiştir. Son bütçe görüşmelerinde de afaki söylemler, ucuz polemikler, buram buram provokasyon kokan açıklamalar dışında hiçbir şey göremedik.
Yıllar geçiyor, isimler değişiyor, liderlik koltuğunda oturanlar değişiyor, ana muhalefetin siyaset tarzında zerre miskal tekâmül yaşanmıyor. Böyle gelmiş, ama artık böyle gitmesin diyoruz. 2025 yılının muhalefet zihniyetinde ve tarzında asgari düzeyde de olsa bir iyileşmeye kapı aralamasını ümit ediyoruz.
Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ile Hazine ve Maliye Bakanlığımız başta olmak üzere bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin hazırlanmasında emeği geçen tüm kamu kurum ve kuruluşlarını tebrik ediyorum.
AK Parti Grubumuz ile Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Grubu’na, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye bütçe görüşmelerindeki dirayetli duruşları dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.
Yasama aşamasında teklifleri, tenkitleri, değerlendirmeleriyle bütçe sürecine katkı veren tüm milletvekillerimize de teşekkürlerimi iletiyorum.
“MERKEZ BANKAMIZIN REZERVLERİ DÜZENLİ OLARAK ARTIYOR”
Ekonomide bir müjdemizi de bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Merkez Bankamızın rezervleri düzenli olarak artıyor. Brüt rezervlerimiz geçen hafta 163,5 milyar dolara çıktı ve şimdiye kadarki en yüksek seviyeyi gördü. İstihdam tarafı da hamdolsun oldukça iyi gidiyor. Son 1 senede, istihdam 1 milyon kişi arttı. İşsizlik oranı yüzde 8,8’e düştü. 2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz.
“DIŞ POLİTİKADA OLDUKÇA YOĞUN BİR GÜNDEMLE ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRDÜK”
Son kabine toplantımızdan bu yana özellikle dış politikada oldukça yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Büyükelçiler Konferansımızın 15.’sini kritik başlıkların ele alındığı bir programla Külliyemizde başarıyla gerçekleştirdik.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 76’ncı yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen ‘Kardeşliğin Yüzü’ etkinliğinde Gazzeli ve Suriyeli çocuklarla bir araya geldik.
11 Aralık’ta Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ülkemizde misafir ettik. Her iki liderle ve heyetleriyle 7 saati aşan uzun bir görüşmemiz oldu. İki dost ülke arasındaki sorunları çözmek amacıyla 8 ay önce başlattığımız Ankara sürecinde bir kritik eşiği daha aşmış bulunuyoruz. Doğu Afrika bölgesi uzun yıllardır gerilimle, açlıkla, terör saldırılarıyla ve emperyalist güçlerin böl-parçala-yönet politikalarıyla gündeme geliyor. Bu sinsi senaryoların hâlen devrede olduğunu çok iyi biliyoruz. Ankara Bildirisi ile atılan tarihî adımın Afrika Boynuzu’nda kalıcı barışın, sükûnetin ve istikrarın tesisine yardımcı olacağına inanıyoruz.
Macaristan ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü yılı çerçevesinde ilan ettiğimiz ‘Kültür Yılı’nı başarıyla icra ettik. Türk-Macar Kültür Yılı Kapanış Töreni’ni Cumhurbaşkanı Sulyok ve Başbakan Orban’ın katılımıyla 12 Aralık’ta Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdik.
2024 yılını malumunuz ‘Emekliler Yılı’ olarak ilan etmiştik. Bu sene boyunca Çalışma Bakanlığımız öncülüğünde emeklilerimize yönelik birçok proje hayata geçirildi. 16 Aralık’ta Türkiye Yüzyılı’nın emektarlarıyla bir araya gelerek hem kendilerine teşekkür ettik hem de hasbihâl ettik. Ülkemizde sayısı 16 milyonu aşan emeklilerimizin her biriyle gurur duyuyor, hayat kalitelerini arttırmak için samimiyetle çalışıyoruz. Emeklilerimiz konusunda bugüne kadar asla umut tacirliği yapmadık. Meydanlarda bol keseden söz verip, göreve gelince sözünü unutanlardan da değiliz. Yaşanan her sıkıntının, iletilen her serzenişin farındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme noktasında kararlı olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Dost ve kardeş ülke Katar ile ilişkilerimizin derinliği ve yakınlığı herkesin malumudur. Ana muhalefet partisi eski genel başkanının bu ilişkiyi yalanlarla dinamitleme girişimlerine rağmen, iş birliğimizi her alanda geliştirdik, geliştiriyoruz. Katar Emiri Şeyh Temim kardeşimin ülkemizi ziyaretinde başta Suriye’deki güncel meseleler olmak üzere pek çok konuyu ele aldık. 13 yıllık savaşın ardından Suriye’nin yaralarını sarma, kendini toparlama, devleti ve toplumuyla tekrar ayağa kalkma gayretlerine destek vereceğiz.
İsrail saldırılarının hedefi olan Lübnan’ın Başbakanı Sayın Necip Mikati’nin ülkemizi ziyareti bizim için son derece kıymetliydi. Sayın Mikati, ülkesinin en zor dönemlerinden birinde ağır bir yükü alnının akıyla taşımaya gayret ediyor. Necip kardeşimin dirayetli ve basiretli liderliğiyle Lübnan’ı sahil-i selamete ulaştıracağına inancım tamdır. Biz de bu süreçte ülkemize ve şahsımıza yönelik güveni inşallah boşa çıkarmayacak, tüm imkânlarımızla Lübnan’ın yanında olacağız.
“AVRUPA BİRLİĞİ İLE BÖLGESEL KONULARDA DA YAKIN TEMAS HÂLİNDE OLACAĞIZ”
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın von der Leyen ile görüşmemiz de oldukça verimliydi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyona ihtiyaç duyulduğunu kendilerine ilettim. Avrupa Birliği ile bölgesel konularda da yakın temas hâlinde olacağız.
18 Aralık’ta TÜBA ve TÜBİTAK Ödüllerini takdim ettiğimiz tüm bilim, kültür ve sanat insanlarımızı tekrar tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
“TÜRKİYE İLE MISIR ARASINDA GELİŞEN SAMİMİ DİYALOĞUN OLUMLU ETKİSİNİ BİRÇOK ALANDA GÖRÜYORUZ”
19 Aralık Perşembe günü Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin davetine icabetle 11’inci D-8 Zirvesi’ne iştirak etmek üzere Kahire’deydik. 1997 yılında merhum Erbakan hocamızın öncülüğünde kurulan D-8, 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla sağlam adımlarla yoluna devam ediyor. Can Azerbaycan’ın üyeliğe kabul edilmesiyle birlikte D-8 Teşkilatı daha da güçlenmiştir.
Zirve kapsamında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin yanı sıra, katılımcı ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarıyla da ikili görüşmelerimiz oldu. Mısırlı kardeşlerimiz özellikle Gazze krizinde ciddi zorluklarla karşılaştılar. Ülkemizin gönderdiği insani yardımların Gazzeli mazlumlara ulaştırılması noktasında da daima kolaylık gösterdiler. Türkiye ile Mısır arasında gelişen samimi diyaloğun olumlu etkisini başta ticaret ve diplomasi olmak üzere birçok alanda görüyoruz. Bundan sonra da Mısır makamlarıyla eş güdüm içinde hareket edeceğiz. Gerek D-8 Zirvesi’ne başarılı ev sahipliği gerekse sıcak misafirperverliği için Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah es-Sisi’ye teşekkür ediyor, Mısır halkını ülkem ve milletim adına bir kez daha hürmetle selamlıyorum.
Bir taraftan bu yoğun gündemle koştururken, diğer taraftan da partimizin il kongrelerine iştirak ediyoruz. Son iki haftada bizzat katıldığımız Sakarya, Kocaeli, Erzurum, Mardin ve Muğla başta olmak üzere il kongrelerimizde görev alan tüm yol arkadaşlarımı tebrik ediyor, nöbeti devreden arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
“SURİYE’DE YEPYENİ BİR DÖNEM BAŞLADI”
8 Aralık’ta Şam’ın düşmesi, Esed’in kaçması ve 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye’de yepyeni bir dönem başladı. Suriye devriminin ortaya çıkardığı yeni durum tüm dünyanın ilgisini tekrar bu ülkeye yöneltti. Suriye’nin komşusu ve kardeşi olarak yeni süreci en iyi okuyan, en iyi tahlil ve tetkik eden ülke konumundayız.
Doğru duvar yıkılmaz inancıyla, Suriye krizinin ilk anından itibaren hep tarihin doğru tarafında yer aldık. Rabbim bizi önce Suriyeli mazlumlara, sonra da bize inanan ve itimat eden aziz milletimize mahcup etmedi. Bugün sadece Suriye halkının değil, Türkiye’nin adını duyunca gözleri parlayan yüz milyonlarca kardeşimizin yüzüne de vakarla bakabiliyoruz. Şüphesiz bu süreçte en ağır imtihanımız 14-28 Mayıs seçimleri döneminde yürütülen alçakça kampanyaya karşı göğsümüzü siper etmemiz olmuştur.
Esas meselenin seçim kazanmak değil, her şeyden önce gönül kazanmak olduğunu bir kez daha gördük. Rabbimizin yardımı ve milletimizin engin ferasetiyle hem seçimleri kazandık hem de Suriye halkının zaferine giden yolun taşlarını döşedik. Yeni yönetimde görev alan isimleri hepimiz gururlanarak takip ediyoruz. Türkiye’de eğitim almış, milletimizle gönül bağı olan kardeşlerimizi çeşitli makamlarda gördükçe Rabbimize bir kez daha hamt ediyoruz.
Suriye devriminin lideri Sayın Ahmed eş-Şera ile yakın diyalog hâlindeyiz. Talimatımız üzerine ilk önce MİT Başkanımız kendisini ziyaret etti. Ardından Şam Büyükelçiliğimizi süratle faaliyete geçirdik. Dün de Dışişleri Bakanımız Şam’daydı. Geçici yönetimle son derece sıcak görüşmeler gerçekleştirdi. İnşallah, ziyaretlerimiz bundan sonra da artarak devam edecek.
“İSTİKRARLI BİR SURİYE TÜM BÖLGE İÇİN İSTİKRAR VE GÜVEN KAYNAĞI DEMEKTİR”
Zalim rejime karşı savaşı kazanan Suriye halkının zaferi de kazanması ve başarılarını kalıcı hâle getirmesi için gereken her türlü desteği vereceğiz. En zor günler Allah’ın izniyle artık geride kalmıştır. Dökülen mübarek şehit kanları da, Suriye halkının çektiği çileler de boşa gitmemiştir. 61 yıllık Baas karanlığına son veren Suriyeli kardeşlerimizin el birliği ve gönül birliği içinde ülkelerini yeniden ayağa kaldıracaklarına eminim. Suriye’nin komşularının da şu önemli hakikati gördükleri kanaatindeyim: istikrarlı bir Suriye tüm bölge için istikrar ve güven kaynağı demektir. Suriye huzura kavuştukça bölgedeki herkes kendini daha güvende hissedecektir. Bunun için toparlanma ve kapasite inşa etme çabalarında Suriye halkına özellikle hep beraber omuz omuza vermeliyiz. Suriye halkının da Arap âlemi ve İslam dünyasından beklentisi bu yöndedir. Yeni yönetimin bu meyanda verdiği mutedil mesajları çok değerli ve anlamlı buluyoruz.
Şunu da ifade etmek isterim: İsrail’in artan saldırganlığının gerisinde Suriye’deki devrimi gölgelemek, Suriye halkının umutlarını boğmak olduğu anlaşılıyor. İsrail fırsatçılık yapsa da er ya da geç işgal ettiği topraklardan çekilecektir, buna mecbur kalacaktır. Daha önce söyledim, elinde 50 bin Gazzeli masumun kanı olan Netanyahu’nun tuttuğu yol, yol değildir. Daha fazla kan dökerek, daha fazla can alarak, daha çok toprağı işgal ve istila ederek varılacak yer sadece daha fazla güvensizliktir, huzursuzluktur. İsrail’de şayet bir devlet aklı varsa bunu ne kadar erken idrak ederlerse o kadar iyi olacaktır.
“SURİYE’NİN VE BÖLGEMİZİN GELECEĞİNDE HİÇBİR TERÖR YAPILANMASINA YER YOKTUR”
Burada şu noktanın altını özellikle çizmek istiyorum: Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının her şart altında korunması Türkiye’nin değişmez çizgisidir. Bundan kesinlikle geri adım atmayacağız. Suriye’nin ve bölgemizin geleceğinde DEAŞ ve PKK dâhil hiçbir terör yapılanmasına yer yoktur. PKK ve uzantıları ya kendilerini tasfiye edecekler ya da tasfiye edilecekler. Kürt kardeşlerimize zulüm eden, çocuklarını kaçırarak ölüme gönderen, kendileri dışında hiç kimseye hayat ve söz hakkı tanımayan bu katil sürülerini bölgemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan mutlaka çıkartacağız.
Suriye’deki bölücü terör örgütü unsurlarına yönelik nokta operasyonlarımızı, bir cerrah hassasiyetiyle, sivillerin kılına zarar vermeden sürdürmekte kararlıyız. Suriye’deki yeni yönetimin bu konuda kararlılığını memnuniyetle karşılıyoruz. Yakın zamana kadar bölücü örgütün arkasında duran Batılı ülkelerin de bu canilerden desteğini yavaş yavaş kestiğini görüyoruz.
Şunu rahatlıkla ifade edebilirim: PKK ve uzantıları için zaman kısalıyor, çember daralıyor, yolun sonu görülüyor. Kimin eteğine yapışırsa yapışsınlar, kimin tetikçiliğini yaparlarsa yapsınlar, hangi yabancı odağa sarılırsa sarılsınlar şunu çok iyi bilsinler ki, kendilerini bekleyen acı akıbetten kaçamayacaklar. Şairin dediği gibi, belki yarın, belki yarından da yakın bir sürede 40 yıldır kanımızı emen bu beladan Allah’ın izniyle kurtulacağız. Terör duvarını da tamamen yıktıktan sonra Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber büyük bir kucaklaşmaya imza atacağız. Barışın, huzurun, refahın ve kalkınmanın bölgemizin tamamına hâkim olduğu çatışmalarla değil, kardeşlikle anılan bir iklimi, inşallah, tesis edeceğiz. Bu güzel günlerin şafağı artık sökmeye başlamıştır. Bugünümüz nasıl dünden daha iyiyse, yarınlarımız da bugünden çok daha iyi olacaktır. Milletimizden bize güvenmeye, bize dua etmeye özellikle özen göstermesini rica ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.