Connect with us

Dünya

“Rize ve diğer 80 ilimiz için çalışmaya, hayalleri tek tek gerçekleştirmeye devam edeceğiz”

Genç Gazeteciler | RİZE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize’de toplu açılış ve anahtar teslim töreninde yaptığı konuşmada, “Bizim şehirlerimize hizmet sevdamız dönemlik değil ömürlüktür. Rize ile bağımız da bu can tende oldukça güçlenerek devam edecektir. Allah ömür verdikçe Rize ve diğer 80 ilimiz için çalışmaya, taş üstüne taş koymaya, hayalleri tek tek gerçekleştirmeye devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rize Valiliği önünde düzenlenen, Ayder Yaylası Koruma ve Yenileme Projesi, İl Geneli Kentsel Dönüşüm ve Afet Konutları Anahtar Teslimi ve Toplu Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Yaklaşık 5 ay sonra ata toprağı Rize’de olmaktan memnuniyet duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Köküm sensin, dalım sensin, evim sensin, yolum sensin, gönlüm sensin, dilim sensin. Rabb’im vermiş seni bize, ömrüm sana feda Rize. Köküm olan, dalım olan, evim barkım yolum olan, gönlümden ve dilimden düşmeyen Rize’yi bugün bir kez daha sevgiyle selamlıyorum” ifadelerini kullandı.

Rize ile aralarına kimsenin giremeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gönülden gönüle giden o gizli yolu kimsenin yıkamayacağını ve Rize’nin her zamanki gibi evladını aşkla bağrına bastığını söyledi.

“ŞEHİRLERİMİZE HİZMET SEVDAMIZ DÖNEMLİK DEĞİL ÖMÜRLÜKTÜR”

Rize’ye dün öğleden sonra geldiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Hem sizlerle kucaklaşalım hem de inşası tamamlanan eserlerin toplu açılışını yapalım istedik. Rize’ye hizmet bizim ev ödevimiz. Ev ödevimizi Allah’a şükür bugüne kadar aksatmadık. Hemşehrilerimden daima tam not aldık. Girdiğimiz tüm seçimlerde Rize’nin güçlü desteğini yanımızda bulduk. 31 Mart’ta da Rizeli hemşehrilerimiz bize sahip çıktı. Partimizden ve ittifakımızdan desteklerini esirgemedi. AK Parti’nin ‘Gerçek Belediyecilik’ vizyonuna verdiğiniz destek için her birinize sizlerin şahsında, tüm hemşehrilerime teşekkür ediyorum. Şehirlerimize hizmet sevdamız dönemlik değil ömürlüktür. Rize ile bağımız da bu can tende oldukça güçlenerek devam edecektir. Allah ömür verdikçe Rize ve diğer 80 ilimiz için çalışmaya, taş üstüne, taş koymaya, hayalleri tek tek gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Ne deriz o güzel kelam-ı kibarda? ‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane. Gönül muhabbet ister, kahve bahane.’ Bizim için de önemli olan milletimizle gönül köprülerimizi yenilemektir. Ziyaretlerimizde, mitinglerimizde, toplu açılış törenlerimizde ve iştirak ettiğimiz farklı programlarda bunu yapıyoruz. Milletimizin teveccühüne layık olmak için gece gündüz koşturuyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize’de, afet konutlarının anahtar teslimini yapmak ve inşası tamamlanan eserlerin açılışını gerçekleştirmek üzere bulunduklarını hatırlatarak, “2021’de Rize’miz sel afetine maruz kaldı. Bir bayram günü yaşanan sel felaketinde can kayıplarımız oldu. Selde vefat eden kardeşlerimize tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Son yılların en şiddetli sel baskınında yuvalarımız, dükkânlarımız da zarar görmüştü. Millet olarak bayram günü acıyı yaşamış kardeşlerimize yaralarının sarılacağı, evlerinin en kaliteli şekilde yapılacağının sözünü vermiştik. Hemen birkaç gün içinde kolları sıvadık, temellerimizi attık. Gece gündüz demeden arkadaşlarımız çalıştı” ifadelerini kullandı.

“AYDER’İ KİRLİLİKTEN, ÇİRKİN YAPILAŞMADAN KURTARDIK”

Afetzedeler için inşa edilen köy evleri, konutlar, dükkânlar, çay alım evlerini, altyapıları ve çevre düzenlemeleriyle birlikte söz verdikleri şekilde tamamladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “AFAD Başkanlığımız, TOKİ ile beraber Çayeli Büyükköy ve merkez Muradiye’de 108 konutun yanı sıra 10 dükkânı tüm altyapısı ve üstyapısıyla tamamladı. Bugün işte bunların anahtar teslimini gerçekleştiriyoruz. Rabb’im Rize’mize ve ülkemize bir daha bu tür acılar yaşatmasın niyazında bulunuyorum. Tabii Rize’de sadece afet bölgesinde çalışmadık, şehrimizin birçok noktasında kentsel dönüşüm projelerini hayata geçirdik. Gerçekten muhteşem eserlere imza attık. Yine TOKİ tarafından Rize merkez Taşlıdere’de 133 konut ve 20 dükkân ile Güneysu’da 127 sosyal konut inşa edildi. Kentsel dönüşüm projelerimizle 260 konutun ve 21 dükkânın yapımını tamamladık. Yeni, sıcak, güvenli yuvalarının da kardeşlerime hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Böylece toplamda 368 konut ve 31 dükkânı teslim etmiş oluyoruz.”

Ayder Yaylası Koruma ve Yenileme Projesi, kapalı otopark inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesinin de resmî açılışını yaptıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1800 araçlık kapalı otoparkın, eşine az rastlanır şekilde üstü yeşil alan ve ağaçlarla süslenerek yer altına inşa edildiğini belirtti.

“AYDER’E 2 MİLYAR 687 MİLYON LİRALIK YATIRIM YAPARAK ESKİ GÜZELLİĞİNE KAVUŞTURDUK”

Artık Ayder Yaylası’nda araçların bu otoparklara bırakıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Vatandaşımız ring aracına biniyor, ziyaretini yapıyor, keyfini çıkarıyor ve aracına geri dönüyor. Ayder’in hiçbir yerinde insan kaynaklı kirlilik yaşanmıyor. Toplam 517 milyon lira maliyetle hizmete verdiğimiz bu önemli altyapı yatırımının da şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Böylece sadece çevre ve şehircilik alanında bugün Rize’mize 855 milyon liralık bir yatırımı kazandırmış oluyoruz. Karadeniz’in göz bebeği olan Ayder’e yaptıklarımız bunlarla sınırlı değil. Altyapı yenilemesi, çevre düzenlemeleri ve diğer pek çok çalışmamızla Ayder’imizi kirlilikten, çirkin yapılaşmadan kurtardık.

Yıktığımız çarpık binaların yerine bir termal otel ve 6 apart otel inşa ettik. Bu otellerin tüm inşa malzemeleri de bölgenin yöresel özelliklerine ve renklerine uygun şekilde doğal malzemelerle yapıldı. Ayder’de daha evvel yapılmış tüm otellerin, evlerin, kirli suları Fırtına Deresi’ne akıyordu. Son teknolojiye sahip bir arıtma tesisi yaparak su kirliliğini de önledik. Güncel rakamlarla Ayder’e toplam 2 milyar 687 milyon liralık yatırım yaparak eski güzelliğine kavuşturduk. Ayder’in güzelliğine güzellik katan bütün bu projelerde emeği olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızı, Sayın Bakan ve ekibini tebrik ediyor, mimarlarımıza, mühendislerimize, işçilerimize ayrıca teşekkür ediyorum.”​​​​​​​

“ŞEHİRLERİ TÜRKİYE YÜZYILI’NA HAZIRLIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize Belediyesinin merkezde hayata geçirdiği 4 farklı projeyi, Millî Eğitim Bakanlığının Merkez, Pazar ve Ardeşen’de inşa ettiği anaokulları ve ilkokulları, Gençlik ve Spor Bakanlığınca Güneysu, Ardeşen ve Kalkandere’de tamamlanan eserleri, İl Özel İdaresinin şehre ve ilçelere kazandırdığı eserleri, projeleri ve yapım işleri ile Millî Parklar 12. Bölge Müdürlüğü ve İller Bankası tarafından tamamlanan düzenleme ve yapım işlerini bugün resmen açtıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece farklı alanlarda toplam tutarı 1,6 milyar lirayı bulan 32 kalem hizmet, eser ve yatırımı şehrimize kazandırıyoruz” dedi.

Bu hizmetlerin Rize’ye kazandırılmasına vesile olan belediye ve kurumları tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabb’im, Rizeli kardeşlerimizin hayır duasını alacak daha nice açılışlar yapmayı bizlere nasip eylesin” temennisinde bulundu.

“Aşkınan çalışan yorulmaz” sözlerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin de ülkeye, millete hizmet ettiklerinde yorulmadıklarını ve yorulmayacaklarını vurguladı.

Rize’nin ve bölgenin ekonomisine çarpan etkisi yapacak diğer vizyon projelerinin inşasının da hızla devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Rize İyidere Lojistik Limanı’nın yapımında önemli bir eşiği daha aştık. Liman inşaatının gerçekleşme oranı yüzde 50’yi geçti. Proje bedeli 6,4 milyar liraya varan bu muazzam projeyi inşallah 2026’da tamamlamayı hedefliyoruz. Liman hizmete girdiğinde burası, inşallah Karadeniz havzasında büyük tonajlı gemilerin yeni adresi olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seyrüsefer süresini kimi rotalarda bir aydan 15 güne indiren özelliği ile bu limanın, Türkiye’nin deniz ticaretinden aldığı payı daha da artıracağını vurgulayarak, tüm bunlara ilave daha birçok projeyi de hizmete sunarak, ekonomik, ticari ve turizm açısından bölgeyi hak ettiği yere getireceklerini söyledi.

Gündemlerinde toplu açılışlar, hizmet, eser, yatırım ve şehirleri Türkiye Yüzyılı’na hazırlamanın olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz çalışıyoruz. Laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz iş. Biz koşuyoruz. Biz, tüm Türkiye’ye hizmet götürüyoruz. Ülkemize, milletimize, insanlığa eser kazandırmak için ter döküyoruz” ifadelerini kullandı.

İstanbul’da dün “HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı”nı gerçekleştirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi ileri teknolojinin tasarım, geliştirme ve üretim merkezi yapacak önemli bir programı, iş dünyasının istifadesine sunduklarını anlattı.

Bugün de Rize’de toplu açılış yaptıklarını, ağustosta başka illerde de açılışlar gerçekleştireceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yani bahanelere sarılmadan, ona buna kulak asmadan, bölgemizdeki sıkıntılara aldırmadan Türkiye Yüzyılı’nın inşası için mücadele ediyoruz. Peki biz bunları yaparken muhalefet ne yapıyor? 22 yıldır ne yapıyorlarsa bugün de onu yapıyorlar. İş yapmak, hizmet etmek yerine mazeret üretiyorlar. Çığırtkanlık yaparak, cazgırlık yaparak defolarını kapatmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

“BORCU EN FAZLA OLAN BELEDİYELER, CHP’NİN SÜREKLİ KAZANDIĞI BELEDİYELER”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu haftaki grup toplantısında hükûmet olarak, emeklilerle ilgili gayretlerinden bahsettiğini anlatarak, şöyle devam etti:

“Son 22 yılda en düşük emekli aylığı ve asgari ücretin nereden nereye geldiğini rakamlarla ortaya koydum. Dolar bazında, reel olarak ve enflasyonla karşılaştırmalı bir şekilde neler yaptığımızı tek tek anlattım. Muhalefete başta emeklilerimiz olmak üzere milletimize meydanlarda verdikleri ancak tutmadıkları sözleri hatırlattım. Popülizm yapmak yerine Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarını ödemelerinin ülkemiz için daha hayırlı olacağını söyledim. Bunu söyledim diye adeta kıyamet koptu. Bundan Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi çok rahatsız oldu. Borçlarının hatırlatılması CHP’yi ciddi manada tedirgin etti. Öyle ki dengeleri bozuldu, muvazeneleri kaydı, motor su kaynattı. Kendilerini savunma adına söyledikleri sözlerin aslında beceriksizliklerini ikrar etmek olduğunu anlayamıyorlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin, ‘Borç alınırken dost, ödenirken düşmandır’ misali borçlarının üstüne yatmak için abuk sabuk işler yaptıklarını belirterek, “Bilhassa CHP’nin Sayın Genel Başkanı her açıklamasıyla kendini ve partisini gülünç durumlara düşürüyor. Neymiş ‘Hükûmet, mali darbe yapma peşindeymiş’, neymiş ‘Şayet borçlarını öderlerse CHP’li belediyeler iş yapamaz, hatta çöpleri bile elleriyle toplamak zorunda kalırlarmış.’ İyi de CHP’li belediyeler zaten çöp toplamıyor ki” ifadelerini kullandı.

CHP deyince akla, çöp, çukur, çamurun geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devraldığınız belediyelerde milleti çöp dağlarıyla, çamurla, çukurla tekrar tanıştırmayı başardınız. Kamyonla toplamadığınız çöpleri ellerinizle mi toplayacaksınız? CHP Genel Başkanı’nın, SGK prim borçlarını ödememek için gösterdiği çabayı izledikçe gülsek mi, ağlasak mı inanın bilemiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimseye iftira atmadıklarını, sadece gerçekleri ortaya koyduklarını vurgulayarak, şunları söyledi: “Şimdi bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunların niçin paniklediğini aslında rakamlar bizlere anlatıyor. Sosyal Güvenlik Kurumuna en fazla borcu olan ilk 5 belediye Cumhuriyet Halk Partili belediyeler. Toplam 96 milyar liralık borcun 65,1 milyar lirası yani yüzde 68’i CHP’li belediye ve iştiraklerine ait. Büyükşehirlerde durum çok daha kötü, Büyükşehir borçlarının yüzde 76’sı CHP’li belediyelere ait. SGK’ye borcu 1 milyar liranın üzerinde olan 6 ilçe var. Tahmin ettiğiniz gibi bu 6 ilçeden 5’i CHP belediyesi. 500 milyon liranın üzerinde borcu olan 26 ilçeden 24’ü CHP’de. SGK’ye borçluluk noktasında zirveyi bunlar kimseye bırakmıyor. Bir diğer önemli husus şudur, borcu en fazla olan belediyeler, CHP’nin sürekli kazandığı belediyeler. Dahası CHP’ye geçen belediyelerin borcu katlanarak artıyor.”

“NE SÖZLERİNE SADIKLAR NE DE BORÇLARINA SADIKLAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yayınladığı en borçlu belediyeler listesine bakıldığında, ilk 5 belediyenin borcunun son 5 yılda 9 ila 883 kat arasında arttığının görüldüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Yani bunların borç ödeme gibi bir kültürleri, böyle bir alışkanlıkları yok. Eski genel başkanları genel müdürlüğü döneminde SSK’yi batırmıştı. Belediye başkanları Kılıçdaroğlu’nun kötü mirasını aynen sürdürüyor. Anlaşılan sosyal güvenlik sistemine kastetmek bunların bir geleneği. Meydanlarda vaat dağıtmayı biliyorlar. Atıp tutmayı çok seviyorlar ama iş devlete ve millete olan borçlarını ödemeye gelince ara ki bulasın. Ne sözlerine sadıklar ne de borçlarına sadıklar. Dikkat edin, vals gösterisine, dans gösterisine gelince para var. Gazetecilere Roma turu yaptırmaya gelince para var. Destelerle kule yapmak isteyince para var. Kişisel reklam kampanyalarını harcamak için para var ancak SGK’ye borcunu ödemeye gelince para yok. Yetimin, öksüzün, emekçinin hakkını vermeye gelince para yok. İnsan da biraz utanma olur, mahcubiyet olur. Benim milletim buna kanar mı? Kusura bakmasınlar ama kimse kör değil. Herkes neyin ne olduğunu çok iyi biliyor, çok iyi görüyor. Kardeşlerim biz de öne sürülen bahanelerin hiçbirini kabul etmiyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının siyasi parti ayrımı gözetmeden tüm belediyelere borç bildirimlerini göndermeye başladığını aktararak, sonra da bu prim borçlarının tahsili için gerekli adımları atacağını, bu süreci siyasi çekişmelere kurban etmek istemediklerini söyledi.

Hakkaniyete ve adalete uygun şekilde tahsilatları gerçekleştirme arzusunda olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın CHP Genel Başkanı’na tavsiyem öncelikle dersine iyi çalışması ardından enerjisini borcunu ödemekten kaçmak yerine milletin hakkını ödemek için kullanmasıdır. Türkiye için milletimiz için emeklilerimiz için en doğru yol budur. Buradan şu gerçeği onlara hatırlatmak isterim, biz milletin hakkını ve hukukunu korumanın derdindeyiz. Sosyal Güvenlik Kurumuna olan birikmiş borçlarınızı daha fazla geciktirmeden ödeyin derken sadece emekçinin hakkını savunuyoruz. Bu duruşumuzdan da taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının ardından hak sahibi afetzedelere anahtarları teslim edildi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ailelerle hatıra fotoğrafı çektirdi.

Törene, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Rize Valiliğini ziyaret etti. Rize Valisi İhsan Selim Baydaş tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, polis tören mangasını selamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra makamında Vali Baydaş ve Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin’den kente dair bilgi aldı, Valilik Şeref Defteri’ni imzaladı.

GÜNEYSU DEVLET HASTANESİ İNŞAATINDA İNCELEME

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rize programı çerçevesinde Güneysu Devlet Hastanesi inşaatında incelemelerde bulundu ve yetkililerden çalışmaların son durumuna ilişkin bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ziyaretinde Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ve Rize Valisi İhsan Selim Baydaş da eşlik etti.

Genç Gazeteciler | RİZE

Dünya

“Türkiye’yi bölgesel ve küresel bir ağırlık merkezi hâline getirmek için her imkânı değerlendiriyoruz”

Genç gazeteciler Ankara

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’yi bölgesel ve küresel bir ağırlık merkezi hâline getirmek için her imkânı değerlendiriyoruz. Uluslararası sistemde çeşitlenen ve artan bölgesel bloklar karşısında her yapı ve aktörle fırsat pencerelerini açık tutmaya çalışıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Müteahhitler Birliği tarafından düzenlenen Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Ödül alan firmaları ve temsilcilerini tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, firmalarla birlikte işçisinden mühendisine, yöneticisine kadar emeği geçenleri kutladı.

Türkiye’nin en güçlü olduğu alanların başında müteahhitlik sektörünün geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhitlik listesinde ülkemiz 43 firmayla temsil ediliyor. Yine dünyanın en büyük 225 teknik müşavirleri listesinde 8 firmamız bulunuyor. Firma sayısı itibarıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra 2. sıradayız. Gelir sıralamasına göre ise ilk 8 ülkeden biriyiz” ifadesini kullandı.

Bu sene proje gelirlerinden Türk firmalarının aldığı payda kısmi bir düşüş olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu düşüşün gelecek yıllarda süratle telafi edileceğine inandığını belirtti.

“TÜRK ŞİRKETLERİNİN YAKALADIKLARI İVMEYİ KORUMASINI ÇOK KIYMETLİ BULUYORUZ”

Türkiye’yi büyüklüğüne, uluslararası konumuna ve saygınlığına yaraşır çizgide temsil eden müteahhitler ve müşavirlik firmalarıyla iftihar ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Sektörün dünyadaki başarısı, Türk ekonomisi ve insan kaynağının uluslararası alanda ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Bu başarının, mevcut ekonomik konjonktürde gelmesi daha da anlamlıdır. Koronavirüs salgınıyla beraber global ekonomide bozulan dengelerin hâlen yerli yerine oturmadığını görüyoruz. Son 70 yılın zirvelerini gören enflasyonun sorun olmaktan çıkmasının biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. Kuzeyimizdeki savaşın olumsuz etkilerini henüz aşamadan İsrail’in Gazze’ye saldırıları sebebiyle artan gerilim, ciddi bir endişe kaynağı olmayı sürdürüyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afrika’dan Asya’ya dünyanın farklı coğrafyalarında hemen her gün yeni bir krizle, yeni bir siyasi istikrarsızlıkla veya çatışmayla karşılaşıyoruz. Tüm bunların ülkeleri korumacılığa ve yeni yatırımlar noktasında aşırı ihtiyatlı davranmaya ittiğinin farkındayız. Avrupa’nın da aralarında olduğu birçok gelişmiş ekonomi, büyüme beklentilerini düşürmekte, büyüme oranlarını aşağı doğru revize etmektedir. Karşılaştıkları tüm bu zorluklara rağmen Türk şirketlerinin yakaladıkları ivmeyi korumasını çok kıymetli buluyoruz. Sizlerin şahsında tüm şirketlerimize, tüm girişimcilerimize, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum” diye ekledi.

“RAKAMLAR, ÜLKEMİZİN BU ALANDAKİ BAŞARISINI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR”

Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinden olan inşaat sektörünün, ülkedeki ideolojik çevrelerin haksız eleştirilerine maruz kaldığını ve kalmaya devam ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tenkit sınırlarını aşan, neredeyse düşmanlık derecesine varan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bakınız bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine, büyümesine yönelik her adımımız ‘israf’ yaftası vurularak itibarsızlaştırılmaya çalışıldı” dedi.

Müteahhitlik firmalarının özellikle yurt dışında yazdığı başarı hikâyesinin ısrarla görmezden gelindiğine ve yok sayıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Havalimanlarından otoyollara, hükûmet binalarından prestij projelerine kadar her alanda yapılan devasa işlerle ilgili tek bir takdir cümlesi kurulmadı. Oysa biraz ekonomi bilseler, biraz dünyayı tanısalar inşaat sektörünün ne derece kritik bir konuma sahip olduğunu anlayabilirler” değerlendirmesinde bulundu.

İnşaat alanındaki her hamlenin 250’den fazla alt sektörü etkilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece ülkemizde 6 milyon insan doğrudan ve dolaylı olarak bu sektörden geçimini sağlıyor. Firmalarımızın yurt dışında aldığı işler hem ülkemize döviz kazandırmakta hem de Türkiye’nin marka değerini yükseltmektedir. Rakamlar, ülkemizin bu alandaki başarısını açıkça ortaya koymaktadır. Türk inşaat sektörü, yurt dışı faaliyetlerine 1972 yılında başladı. Aradan geçen 52 yıllık sürede firmalarımız 137 ülkede, 515 milyar dolar değerinde 12 bin 277 proje üstlendi. 2005 yılında toplam üstlenilen proje bedelinde ilk defa 10 milyar doları aştık. 2012, 2013 ve 2021 yıllarında 32 milyar dolarlık proje tutarlarıyla bu alanda rekor kırdık.”

“ÖNÜMÜZDE HÂLEN KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYEL VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2023 yılında ise Rusya-Ukrayna çatması gibi tüm dünyayı etkileyen sorunlara rağmen yıllık proje büyüklüğü, 28 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2000’li yılların başında ortalama proje bedeli 21 milyon dolar iken 2023 yılında bu rakam 65 milyon dolara ulaştı. Yani her alanda, her başlıkta çok ciddi ilerlemeler kaydettik. Yılmadan, yorulmadan, engellere aldırmadan çalışarak bugünlere geldik. İnşallah bunları çok daha yukarılara taşıyacağız. Sektörün geleceğiyle ilgili tahminler bu noktada umutlarımızı artırıyor. En büyük 250 müteahhitlik firmasının toplam uluslararası gelirleri 2002 yılında 106,5 milyar dolar seviyesindeydi. 2023 yılında bu tutar 430 milyar dolar sınırına geldi. 2030’larda bunun 750 milyar dolara çıkması bekleniyor. Önümüzde hâlen keşfedilmeyi bekleyen çok büyük bir potansiyel var.”

Her yıl büyüyen bu pastadan Türk şirketlerinin de hak ettikleri payı alacağına inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunun bilinmesini isterim, sizlerin başarısı ülkemizin başarısıdır. Yurt dışındaki başarılarınızla sadece ekonomimize değil ülkemizin dünya üzerindeki itibarına da büyük katkılar sağlıyorsunuz. Biz de hükûmet olarak her ihtiyacınızda, her meselenizde sizin yanınızda olmaya gayret gösteriyoruz. İş adamlarımızın, müteahhitlerimizin, girişimcilerimizin meselelerini, yaptığımız görüşmelerde sık sık dile getiriyor ve çözüm arıyoruz. İnşallah bundan sonra da sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz” dedi.

“EKONOMİDEN DIŞ POLİTİKAYA GENİŞ BİR YELPAZEDE DEVRİM NİTELİĞİNDE ADIMLAR ATTIK”

Müteahhitlik firmalarının bu başarılarının aslında Türkiye’nin itibarını, gücünü, vizyonunu, dış politikadaki başarısını net biçimde ortaya koyduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Son 22 yılda ekonomiden dış politikaya geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık, atıyoruz. Rahmetli Menderes’in başlattığı, merhum Özal’ın bir üst aşamaya taşıdığı dış politika ufkunu daha da ilerletmenin gayretindeyiz. Burada öncelikle şu tespiti yapmamız gerekiyor, Türk dış politikası uzun yıllar içe dönük, tabiri caizse idareimaslahatçı bir karaktere sahipti. ‘Risk almayalım, kimseyi ürkütmeyelim, belli aktörlerle aman karşı karşıya gelmeyelim’. Bu anlayış kendi yakın coğrafyasını ilgilendiren meselelerde dahi Türkiye’yi uzun yıllar tribünlere mahkûm etti. Bu içe kapanıklığın faturasını ekonomi, dış ticaret ve yatırımlar başta olmak üzere birçok başlıkta ödedik. Hâlen de ödüyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’den itibaren dış politikada köklü bir paradigma değişikliğine gidildiğini, tarih, kültür ve medeniyet birikimine hak edilen ağırlığı vermeye çalıştıklarını söyledi.

Komşularla ilişkilerin farklı mekanizmalarla güçlendirildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Devletleri Teşkilatı vasıtasıyla kardeşlerimizle iş birliğimizi perçinledik. Pek çok bölgesel ve uluslararası kuruluşla ortaklıklar tesis ettik. Afrika Açılımı’ndan Latin Amerika Açılımı’na ve Yeniden Asya Girişimi’ne kadar daha önce sınırlı varlık gösterdiğimiz bölgelerle yeni köprüler kurduk. Tüm bu açılımların meyvelerini hamdolsun her alanda topladık” diye konuştu.

“MİLLÎ GELİRİMİZ TARİHİMİZDE İLK KEZ 1,1 TRİLYON DOLARI AŞTI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatı 7 kat artışla 256 milyar dolara çıkardıklarına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nereden nereye? Öyle ki bugün Türk ürünlerinin girmediği neredeyse hiçbir ülke kalmadı. Turizmde göreve geldiğimizde 13 milyon turist sayısından 56,7 milyon turist rakamına ulaştık. Son 20 yılda ekonomimiz ortalama yüzde 5,4 büyüdü. Millî gelirimiz tarihimizde ilk kez 1,1 trilyon doları aştı. Artık trilyonu konuşuyoruz. Neredeydik, bakın şimdi neredeyiz? Uluslararası yatırımlarda 270 milyar dolar sınırına yaklaştık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde biraz önce de ifade ettim, göz kamaştıran bir başarı yakaladık. Her kıtayla, hemen her ülkeyle ekonomik ilişkilerimizde katbekat artış yaşandı. Dış misyonlarımızın sayısını da buna göre yükselttik. Bugün 261 yurt dışı temsilcilikle dünyanın en geniş 3. ağına sahip ülkesiyiz. Buna benzer başarı örneklerini daha da çoğaltabiliriz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKADA KENDİNE YENİ ROTALAR KEŞFETMESİ TAKDİR EDİLECEK BİR ÇABADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politikada tüm bu açılımları yaparken, çok sık eleştirilere maruz kaldıklarını, hiçbir temeli olmayan eksen kayması tartışmasının da bunlardan biri olduğunu söyledi.

“‘Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor’ iftirası bunlardan biriydi. ‘Avrupa’yla köprüleri atıyoruz’ paranoyası bunlardan biriydi” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha bunun gibi nice haksız, tamamen safsatadan ibaret olan, çoğu niyet okumasından öte hiçbir anlam ifade etmeyen bir sürü iddiayla uğraştıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 yıllık mücadele ve başarılarla dolu sürecin sonunda artık şu gerçeği çok net biçimde görebildiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “2024 Türkiye’sini 30-40 yıl öncesinin kalıplarına mahkûm etmek ülkemize yapılacak çok büyük haksızlıktır. Dünya değişirken ekonomide, üretimde, teknolojide, yeni güç merkezleri ortaya çıkarken biz de kendimizi buna adapte etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye’nin dış politikada kendine yeni rotalar keşfetmesi tenkit edilecek değil, takdir edilecek, övgüyle karşılanacak bir çabadır. ‘Türkiye’nin Afrika’da, Latin Amerika’da, Asya’da ne işi var’ demek küresel siyaseti doğru bir şekilde okuyamamaktır. Dış politikamızı, bölgesel ve küresel meselelerdeki tutumumuzu anlamamakta ısrar edenler, hatta anlayıp da inatla çarpıtanlar olduğunun farkındayız. Biz bunlara asla ve asla kulak asmıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi bölgesel ve küresel ağırlık merkezi hâline getirmek için her imkânı değerlendirdiklerini, uluslararası sistemde çeşitlenen ve artan bölgesel bloklar karşısında her yapı ve aktörle fırsat pencerelerini açık tutmaya çalıştıklarını kaydetti.

“İŞ BİRLİĞİMİZİ TÜM ÜLKELERLE, TÜM AKTÖRLERLE GELİŞTİRMEYİ ARZU EDİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Teşkilatı, BRICS ve ASEAN ile diyalog zeminini genişletme iradesinin arkasında bu yaklaşımın olduğunu belirterek, “Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinin ve en büyük 5 ekonomisinden 3’ünün bulunduğu Asya Pasifik ve Hint Okyanusu coğrafyasıyla iş birliğimizi güçlendirmemizden daha doğal hiçbir şey olamaz” dedi.

Bayatlamış eksen tartışmalarının kendi nazarlarında geçerliliği bulunmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekseninin de rotasının da üyesi, parçası, mensubu bulunduğu ittifakların da belli olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Her zaman söylüyorum. Türkiye olarak yüzümüz elbette Batı’ya dönüktür. Ancak bu Doğu’ya sırtımızı döneceğimiz, Doğu’yu ihmal edeceğimiz, Doğu ile ilişkilerimizi geliştirmeyeceğimiz anlamına kesinlikle gelmez. Siyah beyaz bir dünyada, 2 bloktan birinin tercih edilmek zorunda olduğu bir dünyada artık yaşamıyoruz. Kazan kazan temelinde, dengeli, karşılıklı saygıyı esas alan bir yaklaşımla iş birliğimizi tüm ülkelerle, tüm aktörlerle geliştirmeyi arzu ediyoruz. Son 22 yılda bunu yaptık ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde olduğu gibi çok önemli başarılar elde ettik. İnşallah bundan sonra da korkularla değil öz güven içinde hareket etmeyi sürdüreceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ekonomide, demokraside, küresel siyasette, hak ve özgürlüklerde hedeflerine ulaşabilmesi için yeni anayasa ihtiyacını sık sık dile getirdiklerini söyledi.

“ANAYASANIN İLK 4 MADDESİYLE İLGİLİ BİZİM AÇIMIZDAN HERHANGİ BİR TARTIŞMA YOKTUR”

“Siviller eliyle yapılmış, tamamen sivil iradenin ürünü bir anayasa 15 Temmuz gecesi göğsünü tanklara siper eden kahraman milletimize karşı borcumuzdur” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe mahsulü mevcut Anayasa’nın yapılan tüm değişikliklere rağmen Türk demokrasisine yakışmadığını herkesin çok iyi bildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak milleti yeni, sivil ve kuşatıcı bir anayasa ile buluşturma iradelerini farklı vesilelerle çok net biçimde ortaya koyduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti: “Yeni anayasadan neyi murat ettiğimizi, kırmızı çizgilerimizin neler olduğunu da şüpheye mahal bırakmayacak şekilde defalarca izah ettik. Demokratik siyasette, düşüncenin ifade edilmesine elbette engel olunamaz. Şiddeti teşvik etmediği, terörü övmediği, hakarete varmadığı sürece katılmasak ve doğru bulmasak dahi farklı fikirlere müsamahayla yaklaşmak zorundayız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar siyasette, bu çizgiyi daima korumaya gayret ettiklerini, ancak maksimalist söylemlerin anayasa tartışmalarına katkı sunmak yerine ket vuracağını düşündüklerini belirterek, şunları kaydetti: “Tekrar altını çizerek söylüyorum. Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı’nın böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur. Partimizin bu konudaki duruşu, tutumu, yaklaşımı gayet açıktır. Biz mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatla yeni anayasa sürecini yönetmek ve başarıyla neticelendirmek arzusundayız. Biz milletimizi darbe anayasasından bir an önce kurtarmak, Türkiye’nin önünü açmak istiyoruz. Siyaset kurumunun da yeni anayasa sürecine yapıcı ve mutedil bir anayasa anlayışıyla yaklaşması gerektiğine inanıyoruz.”

Genç Gazeteciler ANKARA

HABER BURADA

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitimi Açılış Töreni’nde konuştu

“Adalete dair hemen her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Adalet Akademisi 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitim Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Adalete dair hemen her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. İyi tesis edilmiş, nesnel, bağımsız ve tarafsız işleyen bir yargı, ekonomik gelişme ve kalkınmanın da güvencesidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Adalet Akademisi 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitim Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, yargı faaliyetlerinin gücünü ve itibarını hukukçunun ehliyetinden, adalete bağlılık gibi üstün ahlaki değerlerinden aldığını vurguladı.

Bu hakikat temelinde, güven veren adalet için etkin eğitim anlayışıyla Adalet Akademisi’nin yenilendiğini, güçlendirildiğini, imkânlarının genişletildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı sisteminin belkemiğini oluşturan hâkim ve savcıların en iyi şekilde yetişmeleri ve görevlerini layıkıyla yapabilmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesinin, bu inançla sürdürülen bir fikri takibin ve arayışın ürünü olduğuna dikkati çekerek, ülkede hukuk öğrenimi görmüş önemli sayıda insanın, hukuk eğitimi veren önemli sayı ve çeşitlilikte kurumların, fakültelerin bulunduğunu kaydetti.

Son 22 yılda avukat, noter, hukuk eğitimi görmüş personel, hâkim ve savcı sayılarında kayda değer bir artış sağlandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “2002 yılında 9 bin civarında olan hâkim savcı sayımız neredeyse 3 kata yakın bir artışla bugün 25 bine yaklaştı. Hiç şüphesiz bu sayısal büyümeye kalitenin de eşlik etmesi, niceliğin nitelikle desteklenmesi önemlidir. Bu bakımdan adaletin tecellisine nezaret edenlerin eğitimi, yetiştirilmesi ayrı ve başlı başına mühim bir meseledir. Hukukta belli ölçüde kurumsallaşmış, artık gelenekselleşmiş bir eğitimden, bu eğitimin bir metodolojisinden söz edebiliriz. Ancak bu eğitimin iyi bir hâkim, iyi bir savcı veya iyi bir avukat olarak temayüz etmesinin garantisi olmadığını yine hepimiz biliriz.”

“MESLEKİ BİLGİ, BECERİ VE YETERLİLİK FAKÜLTE EĞİTİMİNİ AŞAN BİR ÇABAYI GEREKTİRİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şu ayrımı çok iyi yapmamız şarttır. Hukuk fakülteleri ideal ve mevzu hukuku öğretir. Mesleki bilgi, beceri ve yeterlilik ise fakülte eğitimini aşan bir çabayı gerektirir. Mesleki olgunluk ve yeterlilik bizzat o mesleği icra ederek gelişen melekelerdir. Bilgiyi, hikmet ve irfanla buluşturan değerlerdir. Fakat değerler ile bilgi arasında bağ kurmayı sağlayan köprü ise tecrübedir. Hazreti Mevlana’ya atfedilen bir sözde bu ayrım şöyle anlatılıyor: ‘Gençlerin aynada göremediklerini yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar.’”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilgiye erişmenin çok kolay olduğunu, cep telefonu veya bilgisayardan istenilen bilgiye süratle ulaşıldığını ama tecrübe ve bilgeliğin, insanı malumat yığını arasında yolunu kaybetmekten koruyan bir rehber olma vasfını hâlen koruduğunu belirtti.

“SİZLERİN VE SİZDEN SONRA GELECEKLERİN MESLEĞE EN İYİ ŞEKİLDE HAZIRLANMASINI AMAÇLIYORUZ”

Hâkim ve savcı yardımcılığı mekanizmasıyla bu dengeyi tutturmaya, bilgiyle tecrübeyi harmanlamaya çalıştıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni yetiştirme modelimizle sizlerin ve sizden sonra geleceklerin mesleğe en iyi şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Buna göre adaylıkta süre 2 yılken yardımcılıkta süreyi 3 yıla çıkardık. Akademideki eğitim süresini 7 aydan 10 aya yükselttik. Böylece yardımcıların 300 saat daha fazla eğitim almalarını sağlayacağız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardımcıların sınav ve değerlendirme süreçlerini de yoğunlaştırdıklarını, araştırma, analitik düşünme, muhakeme ve yazım kabiliyetinin geliştirilmesi amacıyla da hâkim ve savcı yardımcılarına tez hazırlama yükümlülüğü getirdiklerini kaydetti.

Yardımcıların böylece 10 ay sürecek akademi eğitimleri ve usta çırak ilişkisi içerisinde 26 ay sürecek eğitici hâkim ve savcı yanındaki eğitimleriyle birlikte 3 yıllık yoğun, teorik ve pratik yönü güçlü, dolu dolu bir eğitimden geçeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk hukukunun başucu kitaplarından Mecelle’de hâkimin tanımı çok veciz bir şekilde şöyle yapılmaktadır. Yürürlüğe girişinden 150 yıl sonra bile güncel arayışlara ilham kaynağı olan bu tanıma göre ‘Hâkim; hâkim, fehim, müstakim, emin, mekin ve metindir.’ Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, hâkimin bilge, feraset sahibi, dosdoğru, güvenilir, saygın ve zorluklar karşısında yılmayan metin bir karaktere sahip olması beklenir. Bu değer ve meziyetler bir ölçüde bilgi ve eğitimle ancak hepsinden daha ziyade tecrübeyle kazanılır” ifadesini kullandı.

Usta çırak ilişkisi içinde geçecek iki yıllık süre sonunda hâkim ve savcı yardımcılarının kürsü görevlerine tam manasıyla hazır hâle geleceklerine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta eğitimlerine başlayan bin 76 hâkim ve savcı yardımcısını tebrik etti, başarılar diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistemin fikri hazırlığından hayata geçirilmesine kadar tüm safhalarda emeği ve katkısı olan bakanları, milletvekillerini, uzmanları tebrik etti.

“ÇOK ÇETİN MÜCADELELER YÜRÜTTÜK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalete dair her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini söyledi.

Toplum hâlinde bir arada yaşamanın şartlarından birisinin de bu birlikteliğin hukukunu oluşturmak, uygulamak ve gözetmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak insanın olduğu her yerde çatışma ve çelişkiler de kaçınılmazdır. Arzu edilmese dahi suç işlenir, hukuki ihtilaflar baş gösterir. Hukuk devleti bu ihtilaf ve çatışmalara hızlı, doğru ve kesin cevaplar vermeyi gerektirir. Adil ve etkili işleyen bir yargı sistemi, bunun kurumsal çerçevesidir. İyi tesis edilmiş bağımsız, nesnel ve tarafsız işleyen bir yargı, bu sistemin varlığı ekonomik gelişme ve kalkınmanın da güvencesidir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet ve kalkınma kavramlarını birbirine bağlayarak çıktıkları siyaset yolculuğunda, bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir adalet sisteminin kökleşmesi için büyük emek verdiklerini söyledi.

Reform iradesini hep bu istikamette canlı tutuklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Hükûmet konaklarının bir katına sıkışmış adliyeler vardı. Bu, tarih oldu. Modern adliye binalarıyla adaletin çehresini değiştirdik. Dijital dönüşümle hizmete hız ve kolaylık getirdik. Çağın ve ihtiyaçların gerisinde kalan mevzuatı yeniledik. Artan bütçe payıyla daha kaliteli hizmet için imkân sağladık. Yeni mahkemeler kurarak milletimizin adalete erişimini güçlendirdik. Arabuluculuk ve uyuşmazlık yöntemlerinin kapsamını genişlettik. Tüm bunlarla birlikte güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir adalet sistemini tesis etmek için çok çetin mücadeleler yürüttük. Adalet hizmetlerinde fark oluşturan bütün bu yatırım ve hizmetlere rağmen başından beri insan dedik. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ dedik. Bu gün de ‘önce insan’ diyoruz, ‘her şey insan içindir’ diyoruz.”

“KENDİMİZE YENİ HEDEFLER BELİRLEYEREK YOLA DEVAM EDECEĞİZ”

Adaletin konusunun da sermayesinin de insan olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer yatırımlar ne kadar anlamlı olursa olsun adalet hizmetlerinin kalitesinde sağladıkları iyileşmeyi en büyük eserleri olarak gördüklerinin, bunu daha da geliştireceklerinin altını çizdi.

“Toplumdan yükselen taleplere, beklentilere ve serzenişlere göre yeni adımlar atacak, kendimize yeni hedefler belirleyerek yola devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, adliyenin kapısını adaletin kapısı hâline getirmenin sürekli çalışmayı, toplumu takip etmeyi ve reform iradesini diri tutmayı gerektirdiğini söyledi.

“İHTİYATI ELDEN BIRAKMADAN MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Hak ve adalet sancağını yere düşürmeden taşımanın, mücadele etmenin, kendini yenilemeyi gerektirdiğini, kendilerinin de bunun derdinde olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Geçmişte yargı araçsallaştırılarak bu millete çok büyük acılar yaşatıldı. 1960’dan beri bu ülkede yargı, üzülerek söylüyorum sivil siyaseti sınırlamanın, siyasete istikamet çizmenin yani vesayetin bir vasıtası olarak kullanıldı. Darbe dönemlerinde katledilen demokrasimizle özellikle adalet, adalete duyulan güven oldu. Yassıada mahkemelerinin, 12 Eylül mahkemelerinin verdiği kararların utancı, yıllarca adalet sistemimizin peşini bırakmadı. 28 Şubat döneminde işlenen hukuk cinayetleri, yıllar boyunca milletin vicdanını kanatmaya devam etti. Vesayetçilerin milleti hizaya sokmak için kullandığı bir sopaya dönüşen yargı kurumu görüntüsü, Türk demokrasisinde çok derin yaralar açtı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Önce 17-25 Aralık emniyet yargı girişiminde, ardından 15 Temmuz ihanetinde FETÖ’cü militanların pervasızlıklarını çok iyi hatırlıyoruz. Karar alırken hukuk ve vicdanları yerine, bağlı oldukları örgüte veya vesayet odaklarına bakanların bu ülkeye verdiği zararın faturasını hâlen ödüyoruz. Ülkemizi ve milletimizi bir daha böyle sınamalarla karşı karşıya bırakmamakta kararlıyız. Devletimizi vesayet aparatlarından ve FETÖ artıklarından ne kadar temizlemiş olursak olalım dikkati ve ihtiyatı elden bırakmadan mücadeleyi sürdüreceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sevgili genç kardeşlerim bugün hayalini kurduğumuz çok değerli bir mesleğin sizler giriş kapısındasınız, hâkim, savcı yardımcılığı döneminin sonunda inşallah her biriniz hak ettiğiniz o cübbeyi giyerek kürsüdeki yerinizi alacaksınız. Çıktığınız bu zorlu yolculukta hepinize üstün muvaffakiyetler diliyorum” dedi.

“AZIĞINIZ BİLGİ, REHBERİNİZ AKIL VE VİCDAN, MENZİLİNİZ ADALET OLSUN”

“Azığınız bilgi, rehberiniz akıl ve vicdan, menziliniz adalet olsun” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yarın kürsüdeki yerlerinizi aldığınızda büyük veya küçük, önemli veya önemsiz pek çok davaya bakacaksınız. Konusu, içeriği, mahiyeti ne olursa olsun, önünüze gelen her olayda, her davada, her dosyada, bir insan hayatına dokunacağınızı hatırda tutmalısınız” diye konuştu.

Hiç kimsenin sebepsiz yere başkalarıyla nizalı duruma düşmek istemeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ancak bir niza çıkmış ve zorunlu biçimde mahkemenin kapısı çalınmışsa, herkes saygın bir muamele görmek ve hakkına erişeceğinden emin olmak ister. Şunu lütfen unutmayınız, ihtilafların adilane biçimde çözülmesi, tarafların meşru çıkarının korunmasıyla kalmaz, toplum düzeninde de kırılan bir parçayı onarır, yerli yerine koyar.”

Adaletin tesisinde dava sahiplerinin tatminini aşan çok daha büyük bir sosyal faydanın olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin bilgi ve tanıklığına giren bir haksızlığın giderilmesinde, geniş toplum kesimlerinin merak ve ilgisinin doğal karşılanması gerektiğini söyledi.

“TOPLUM VİCDANINI TESKİN ETMEYEN KARARLAR, SOSYAL BARIŞ VE HUZURUN İNŞASINA DA KATKI SUNAMAZ”

“İlamların üzerinde, mahkemelerimizin Türk milleti adına karar verdiği yazıyorsa, davalarda toplumsal hassasiyetlerin gözetilmesi gayet tabiidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Toplum vicdanını teskin etmeyen kararlar, sosyal barış ve huzurun inşasına da katkı sunamazlar. Geçmişte bunun sayısız örneğini gördük. Bugün de zaman zaman görüyoruz. Toplumda cezasızlık algısına hizmet eden bazı kötü örneklerle maalesef karşılaşabiliyoruz. Bunların oranını en aza indirmek için yürütme ve yasama olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmanın gayretindeyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu çok net vurgulamak isterim, suç işleyenin, milletin malına, mülküne, namusuna ve canına kastedenin yeri sokaklar değildir, son raddeye kadar cezasını çekeceği hapishanelerdir. Şayet burada bir sıkıntı, eksik varsa gidermek boynumuzun borcudur. Tabii bunu söylerken vicdan tartısında hiçbir ağırlığı olmayan art niyetli kampanyaları, reyting ve etkileşim uğruna köpürtülen gösterileri ayrı tutuyorum” diye ekledi.

“SOSYAL MEDYA MECRALARI, GİDEREK BÜYÜK BİR OPERASYON AYGITINA DÖNÜŞMEYE BAŞLADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir kuralın, değerin, ahlaki sınırın olmadığı sosyal medya mecraları, giderek büyük bir operasyon aygıtına dönüşmeye başladı” ifadesini kullandı.

Etkileşim odaklı yeni medya düzeninin en büyük kurbanının adaletin temel ilkeleri olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanal âlemde karşılıklı mevzilenmiş infaz mangaları, her gün hedef tahtasına konacak bir şahıs, olay ve kurum mutlaka buluyor. Masumiyet karinesinin ihlal edilmesinden hoyratça yapılan aşırı genellemelere, hâkim ve savcılarımızın hedef gösterilmesinden itibar suikastlarına varıncaya kadar hukuk adına pek çok hukuksuzluğa imza atılıyor. Sadece adalet kurumuna değil toplumun iç barışına da zarar veren bu furyanın hep birlikte önüne geçmemiz gerektiği kanaatindeyim.”

“YÜRÜYEN SORUŞTURMANIN SELAMETİNİ KORUMAK, GÖZETMEK HERKESİN MESULİYETİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet ve vicdan ölçüsünün başka hiçbir duygunun esiri olmaması için hızlı bir süreç yönetiminin faydalı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: “Toplumun ilgisine mazhar olan her olayda haber ve bilgi alma hakkına elbette saygı duyuyoruz ancak toplumun merakını gideren yayınlar yaparken yürüyen soruşturmanın selametini de korumak, gözetmek herkesin mesuliyetidir. Ceza soruşturmalarında gizlilik kuralının gayesi hakikati örtmek değil maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını engelleyecek müdahalelerin önüne geçmektir. Milletimizin gündemini meşgul eden ve 85 milyon olarak hepimizin yüreğini yakan son hadiselere bu zaviyeden bakılmasında yarar görüyoruz.”

“ADALETİN TECELLİSİNE DESTEK VERMELİYİZ”

“İnsanlık olarak, toplum olarak nereye gidiyoruz?” sorusunun çok sık sorulduğu bugünlerde daha soğukkanlı olunması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Adaletin tecellisine destek vermeliyiz. Masum çocukların naaşı üzerinden milletin inanç değerleriyle, toplumun temeli olan aile kurumuyla, dinî müesseselerle siyasi ve ideolojik hesap görülmesine müsaade etmemeliyiz. Adaletin reyting ve etkileşim avcılığına kurban edilmesine göz yummamalıyız. Bu konuda herkesin, başta medyamız olmak üzere, tüm sorumluluk sahiplerinin azami hassasiyet göstermesi gerektiğine inanıyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün katlettiği binlerce bebek, çocuk ve genç için bugüne kadar seslerini çıkarmayanların riyakârlıklarını ibretle takip ettiklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Daha düne kadar bölücü canilerin terör eylemlerini aklama yarışına girenler, bugün vahşi bir cinayet üzerinden millete vicdan, ahlak, insanlık dersi vermeye kalkıyor. Katledilen çocuklar arasında bile ayrım yapacak kadar istismar siyasetine bulaşanları milletimizin takdirine havale ediyoruz. Milletimiz, derin irfanıyla kimin nerede durduğunu görmekte, kimin ne yapmaya çalıştığını gayet iyi bilmektedir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcı yardımcılarına eğitimlerinde başarılar diledi.

Genç Gazeteciler ANKARA

HABER BURADA

Dünya

“Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık”

Genç Gazeteciler İSTANBUL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’ne katıldı.

Açılış töreninde yer almaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün şahsen ayrı bir heyecan içerisindeyim. Projesinden temel atmasına kadar, yapım sürecinin her aşamasını bizzat takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni açmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Mensubu olmaktan daima iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi’nin benim hayatımda çok müstesna bir yeri var. Bundan 43 yıl önce 1981 yılında şimdiki ismiyle üniversitemizin iktisadi ve idari bilimler fakültesinden mezun oldum. Siyasi hayatınız boyunca şahsıma tevcih edilen 60’ı aşkın fahri doktor unvanlarından en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin akademik yıl açılışlarına pek çok kez katıldığını, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak, mezun olduğu üniversitenin her meselesiyle yakından ilgilenerek vefa borcunu ödemeye gayret ettiğini vurguladı.

Bugünkü açılış töreniyle tüm çabaların adeta taçlandırılmış olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin en köklü, en seçkin yükseköğrenim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitesi’nin öğrencisi ve mezunu olmaktan gurur duyuyorum. Bu güzide çatı altında aldığımız eğitim hayatımızın her safhasında bize yol gösterdi. Burada kurulan dostluklar ve arkadaşlıkların yeri daima farklı oldu. İnşallah bundan sonra da Marmaralı olmaktan gurur duyacağım” diye konuştu.

“EĞİTİM VE BİLİM ALANINDAKİ HEDEFLERİMİZE BİRAZ DAHA YAKLAŞIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde emeği olan hocalardan vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve uzun ömürler dileyerek bu sene 141. kuruluş yıl dönümünü kutlayan üniversiteye daha nice başarılarla dolu seneler temennisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kurt’un yaptıkları konuşmada üniversiteye ilişkin detaylara değindiğini anımsatarak şöyle devam etti: “Burası daha önce dün 44. yılını geride bıraktığımız 12 Eylül askerî darbesine başkanlık eden zatın ismini taşıyan bir askerî kışlaydı. Bu araziyi aldık. Her bakımdan parmakla gösterilecek bir eğitim öğretim külliyesi yapılması amacıyla Marmara Üniversitesine tahsis ettik. Bundan beş yıl önce 29 Kasım 2019 tarihinde külliyemizin temellerini bizzat attık. Marmara Denizi’ne hâkim 2,5 hektarlık bir alan üzerinde konumlanan külliye projemizin 95 bin metrekare inşaat alanına sahip ilk etabını 2021 yılında tamamladık. İkinci etapta ise 167 bin metrekare inşaat alanına sahip yeni fakülteler ve sosyal tesisler bulunuyor. Bugün hem birinci hem ikinci etabın resmî açılışını gerçekleştiriyoruz. Külliyenin bu iki etabında altyapı ve çevre düzenlemeleriyle birlikte Mühendislik ve Teknoloji Fakülteleri, Atatürk Eğitim Fakültesi, Finansal Bilimler Fakültesi, İşletme Fakültesi, İktisat Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ayrıca hangarlar, yemekhane, öğrenci merkezi, ısı ve trafo merkezleriyle diğer müştemilat yer alıyor. Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirdiğimiz bu muhteşem külliyemizle Türkiye’nin eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyenin şu an kullanımda olan sağlık yerleşkesinde, aralarında yemekhane, kütüphane, çalışma, seminer salonları ile engelliler için diş hastanesinin de olduğu çeşitli inşa faaliyetlerinin sürdüğünü, bunları da süratle bitirerek hizmete açacaklarını ifade etti.

Külliyenin, sadece bulunduğu bölgenin değil, tüm İstanbul’un çehresini değiştireceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyenin inşasında emeği ve alın teri bulunan işçisinden mühendisine herkese teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin, uluslararası sıralamalarda Türkiye’yi temsil eden ilk 10 üniversite arasında yer aldığını belirterek “141 yıllık köklü tarihinde Türkiye’ye nice siyasetçi, bürokrat, iş insanı, bilim adamı, hoca, gazeteci, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı kazandıran Marmara Üniversitemizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Üniversitelerin yurt dışına açılmasını çok değerli bulduğunu dille getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitemizde 136 ülkeden 3 bin 500’den fazla uluslararası öğrencinin tam zamanlı olarak okumasından memnuniyet duyuyorum. Üniversite yönetimini, bu konudaki gayretleri dolayısıyla tebrik ediyorum. Yurt dışı ziyaretlerimizde Türkiye’de eğitim görmüş, akıcı Türkçe konuşan, kendisini milletimizin fahri elçisi olarak gören bakanlarla iş insanlarıyla akademisyenlerle siyasetçilerle çok sık karşılaşıyoruz. Türkiye mezunları, ülkemizden ayrıldıktan sonra da ülkemiz ekonomisine, turizmine, ülkemizin kültür diplomasisine katkı vermeye devam ediyor” şeklinde konuştu.

“TAM ANLAMIYLA BİR NEFRET DALGASI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada 7 milyonu aşkın uluslararası öğrenci olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi devletler her yıl yabancı öğrencilerden milyarlarca dolar para kazanıyor. Yani ortada bilime, araştırmaya, fikri sermayeye yapılan katkılar yanında ekonomik olarak da çok büyük bir kaynaktan bahsediyoruz. Biz de her yıl binlerce öğrenciyi yurt dışına eğitim için gönderiyoruz. Türkiye’de ise dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrenci var. Bu öğrencilerin yüzde 95’i kendi imkânlarıyla okuyor yani masraflarının tamamını kendi ceplerinden karşılıyor. Misafir öğrencilerin Türk ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolar civarında. 2010’ların başında bu rakam yaklaşık 200 milyon dolar seviyesindeydi. Ülkemiz açısından bu tablo eleştirilecek değil, tam aksine alkışlanacak, övünülecek bir durumdur. Hükûmet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşısındaki adayın üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendiğini dile getirerek şöyle konuştu: “Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasında bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin bin bir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin, masum olmadığı açıktır. Türkiye’de ırkçılık adı altında çok açık bir Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, topyekûn Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz.”

“ÜNİVERSİTELERİMİZİ ESİR ALAN İDEOLOJİK KAVGALARLA MÜCADELE ETTİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanların derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırt edilmediğini vurgulayarak “Biz asırlar boyunca üç kıta yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz, böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz” diye konuştu.

Türkiye’nin marka eğitim kurumlarından biri olarak vurguladığı Marmara Üniversitesinin, uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarının ülkenin sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde Türkiye’nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hâkim olduğunu belirterek “Her yedi sekiz ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir takım kirli ellerin bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının bağrındayken birbirine düşman ettiğini söyledi.

Sağ, sol, Alevi, Sünni, Kürt, Türk diyerek gençlerin heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiğini, gençlerin üniversiteleri esir alan kör şiddetin kurbanı olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün hatırladıkça yürekleri yakan nice dramatik olay yaşadıklarını belirterek “Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için bu milletin evlatlarını kullandılar” diye konuştu.

Toplumun kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerin kullanıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik. Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde, yasaklara mahkûm edilerek ödedik. Güvenlikte, terör örgütlerine istismar imkânı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Millî birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük.”

“OLİGARŞİNİN MİLLÎ İRADEYİ GASP ETMESİNE İZİN VERMEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de aziz milletin teveccühüyle göreve geldiklerinde, Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her türlü girişimin karşısında durduk. Ne esnafın malını, mülkünü yağmalayan Vandalların ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin ne namuslarına emanet edilen silahları, o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ’cü hainlerin ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin millî iradeyi gasp etmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik.”

Her zaman soğukkanlı olduklarını, sağduyulu davrandıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasette nezaketi bir an olsun elden bırakmadık ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de sevgimiz de hep milletimiz için oldu” ifadelerini kullandı.

“GEZİ OLAYLARININ MALİYETİ 1,4 MİLYAR DOLARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeri gelmişken bir hususu tekrar ifade etmek istediğini dile getirerek “Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti, 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dâhil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor” dedi.

Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkeye karşı büyük bir komplo kurulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes Gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın ama biz, bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve millî iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle sürdürdü: “Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye’ye milyarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet, 11 sene sonra da olsa çok geç de olsa bu hadiseyle ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve millî iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine, bu hadisede asıl özeleştiri vermesi gerekenler, haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerileme, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, Atatürk Kültür Merkezi’nin duvarlarını hakaret pankartlarıyla kirletenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği IMF’e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır.”

“ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ YERE TAŞIMAK İÇİN ÇABALARIMIZI ARTIRACAĞIZ”

“Bakınız, biz siyasetçiyiz. Milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesinin namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin, vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık, inşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

Türkiye Yüzyılı’nı bilimin, teknolojinin ve refahın yüzyılı hâline getirmek için gece gündüz çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de 76 üniversite varken, bugün bu sayısının 208’e yükseldiğini belirterek sanatçı İbrahim Tatlıses’in “Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi?” sözünü anımsattı.

Şu anda 81 vilayetin 81’inde de üniversite olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik, üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bilimde, sanayide, eğitimde, yükseköğretimde, ülkemizi hak ettiği yere taşımak için çabalarımızı artıracağız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin ülkeye, millete, üniversiteye hayırlı olmasını dileyerek üniversite yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine başarı temenni etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış törenin ardından beraberindeki heyetle birlikte yapımı tamamlanan binalarda incelemelerde bulundu.

Genç Gazeteciler İSTANBUL

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge