Connect with us

Dünya

“Farklılıklarımız üzerinden bizleri ayırmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz”

Genç Gazeteciler AHLAT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin 953. Yıl Dönümü Kutlama Programı’nda yaptığı konuşmada, “Farklılıklarımız üzerinden bizleri ayırmaya çalışanlara, aramıza nifak tohumları ekmeye çalışan fitne odaklarına geçit vermedik, vermeyeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Millî Park Alanı’nda düzenlenen Malazgirt Zaferi’nin 953. Yıl Dönümü Kutlama Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Bitlis ve Ahlat’taki programlara katıldıklarını, ilk otağın kurulduğu, ilk okun atıldığı Ahlat’ta gençlerle kucaklaştıklarını anımsattı.

Dün Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde tarihî kabine toplantısına katılarak önemli mesajlar verildiğine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından bölge valileri ve belediye başkanlarıyla bir araya geldiklerini aktardı.

Malazgirt Zaferi’nin, tarihî, istikameti ve ebedî ikameti belirlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anadolu’nun kapılarının bir daha kapanmamak üzere ardına kadar açıldığı bu topraklarda Malazgirt Zaferi’nin 953. seneidevriyesine ulaşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Bugün 85 milyon olarak hep beraber şanlı zaferin yıl dönümünü gururla, minnetle tam 953 yıldır değişmeyen heyecanla kutluyoruz” şeklinde konuştu.

“MALAZGİRT, VAHDETİN VE ZULME KARŞI KENETLENMENİN ZAFERİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir cuma sabahı, semaya karşı, Malazgirt’te 54 bin er, bestelediler en güzel marşı: Allahu ekber, Allahu ekber” dizelerine atıfta bulunarak, “Bu mısralara ilham veren o günkü imanla, o günkü cesaretle, o günkü adanmışlıkla bugün yine Malazgirt’teyiz” dedi.

Sultan Alparslan’ı ve askerlerini rahmet ve minnetle yâd eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk fetih hareketlerinden bugüne kadar ezan susmasın, bayrak inmesin, ocak sönmesin diye, milletimiz huzur içinde alnı ak yaşasın diye, üzerimize yabancı gölgeler düşmesin, istiklalimize halel gelmesin diye şehit olan, gazi olan tüm kahramanlarımızı şükranla anıyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin, milletin binlerce yıllık birlik ve dirlik şuurunun, zulme ve zalime karşı duruşunun destanlarından biri olduğuna vurgu yaparak, “Malazgirt, vahdetin ve zulme karşı kenetlenmenin zaferidir. Bundan tam 953 yıl önce Sultan Alparslan atının üzerindeyken askerine şöyle seslenmişti; ‘Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Ben nefsimi Allah’a adadım. Benim için şehadet de muzaffer olmak da bir saadettir. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir’ O büyük sultan, 953 sene önce Malazgirt Zaferi ile istikbalin bizim olacağını müjdelemişti” diye konuştu.

Allah’ın, Sultan Alparslan’a ve ordusuna kendilerinden dört kat daha fazla düşmana karşı 26 Ağustos 1071 tarihinde muhteşem bir zafer nasip ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Zaferden sadece 4 sene sonra İznik’te bu topraklardaki ilk devletimiz olan Anadolu Selçuklu devletimizi kurduk. Yaklaşık bin yıldır da Anadolu’yu vatan eylemeye, vatanımız olarak tutmaya devam ediyoruz. Üzerinden geçen 953 yıla rağmen Malazgirt ruhu, Türkiye’yle birlikte Türk ve İslam dünyasında bir iman çağlayanı olarak gürül gürül akıyor. Allah’ın izniyle üstte mavi gök çökmedikçe, alttan yağız yer yarılmadıkça, kıyamete kadar bu ruh gönüllerimizi kuşatmaya devam edecek. Bu milletin her bir ferdi Malazgirt meydanında bulunan gazilerle, şehitlerle aynı inancı, aynı aşkı, aynı ideali, aynı hassasiyeti taşımayı sürdürecek. Rabb’im bizleri kahraman şehitlerimizin yolundan ayırmasın.”

“İSTANBUL’UN FETHİNE GİDEN SÜRECİN EN KRİTİK ADIMI MALAZGİRT’TE ATILMIŞTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt’in bir zaferden öte yurt doğuran, medeniyet doğuran bir inşa ve ihya hareketinin de başlangıcı olduğunu vurgulayarak, “Bu toprağı, taşı, coğrafyayı vatan yapmak için ruh gerekir, kültür gerekir, bilinç gerekir, inanç gerekir. Tüm bunlarla birlikte o toprakların hamurunu kanla karmak, imanla yoğurmak, terle sulamak gerekir. Millet olarak Malazgirt sonrasında Anadolu’yu işte böyle vatan yaptık. Bu toprakları aşkla, sevgiyle, ilim ve hikmetle ilmek ilmek dokuduk” şeklinde konuştu.

Fethedilen her yerin camilerle, kütüphanelerle, medreselerle donatıldığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Anadolu’nun ezelî ve ebedî Türk yurdu olduğunu tüm cihana ilan ettik. İstanbul’un fethine giden sürecin en kritik adımı Malazgirt’te atılmıştır. Malazgirt Zaferi, ayrıca Kudüs’ün fethinin önünü açan stratejik bir dönüm noktası olmuştur. Burada şunun özellikle vurgulanması gerekiyor; Malazgirt, Türklerle birlikte tüm Müslümanların zaferidir. Alparslan’ın ordusunda Kürtler, Araplar ve İslam’la müşerref olan diğer kavimlerden Müslümanlar düşmana karşı omuz omuza savaşmış, mübarek kanları işte bu topraklarda birbirine karışmıştır. Sultan Alparslan’ın sancağı altında kurulan güçlü ittifak, 953 yıldır kutladığımız şanlı zaferi bizlere armağan etmiştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultan Alparslan’ın bıraktığı mirası sadece Anadolu’nun fethinden ibaret görmenin, onu hakkıyla anlamamanın mümkün olmadığını söyledi.

Sultan Alparslan’ın Anadolu ile birlikte kutlu bir davayı da emanet ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Davamız, güneşin doğup battığı her yere ilahi kelimetullahı götürmek davasıdır. Davamız, mazluma umut olmak, kanayan yaralara merhem olmak, nesillere ve çağlara ışık olmaktır. Davamız, hak ile batılın kıyamete kadar sürecek kavgasında her zaman hakkın yanında durmaktır. Davamız, toprağı vatan, vatanı aziz kılmaktır” ifadelerini kullandı.

“BİZİM YÜRÜYÜŞÜMÜZ TÜRKİYE YÜZYILI’NADIR”

Zamanın, asırların değişeceğini ancak ruhun değişmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Nesiller değişse de kan aynı kandır, karakter aynı karakterdir. Malazgirt’te beyaz kefenini giyerek, ‘Allah’ım İslam’ın sancaklarını yükselt ve hayatlarını sana kulluk için esirgemeyen mücahitlerini yalnız bırakma’ niyazıyla düşmana atılanların ruhu, şuuru ve karakteri bugün de ayaktadır. Ne diyor şair? ‘Milletimin her bir ferdi, Alparslan’ın neferidir. Bin yıllık yürüyüşümüz Kızıl Elma seferidir. Arzı titretir imanımız, şahit olsun ezanımız, devletimiz, vatanımız Malazgirt’in eseridir’ Evet, bizim de yürüyüşümüz Türkiye Yüzyılı’nadır. Malazgirt Zaferi’nin rehberliğinde, aydınlığında inşallah bu yolu yürüyeceğiz. Yürümeye var mıyız? Hazır mıyız? Sultan Alparslan’ın emanetlerine layıkıyla sahip çıkacağız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt ruhunu yaşatacaklarını, ömürlerinin son nefesine kadar taşıyacaklarını, bayrağı devralacak yeni nesillere bir emanet gibi şanla, şerefle teslim edeceklerini vurguladı.

“TARİH, YENİ ZAFERLERE BAŞLAMAK İÇİN VAR”

“Tarihi öğrenmeyenler onu tekrar yaşamak mecburiyetinde kalırlar” gerçeğini hiçbir zaman unutmayacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarih ezberlenmek için değil, ders ve öğüt alınıp medeniyet dünyamızın üzerine yeni tuğlalar eklemek, yeni zaferlere başlamak için vardır. Malazgirt’i sadece şanlı tarihimize ait altın bir halka olarak değil, 2071 Türkiye’sine giden yolda yolumuzu aydınlatan bir fener olarak da görmemiz gerekiyor. Malazgirt’e sahip çıkmak ise coşkulu programlarla birlikte Türkiye’yi kökleriyle, tarihiyle, değerleriyle en önemlisi de istikbaliyle buluşturmak suretiyle olur. Hamdolsun bu yönüyle de Malazgirt’i idrak ve ihya ediyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün, Ahlat’ta bunun işaretlerini gördüm. Şu an Malazgirt Meydanı’nda bunun müjdesini görüyorum. Geçen yıla göre bugün Malazgirt bir başka. İlhamını Malazgirt’ten alan, Sultan Alparslan’ı örnek alan TEKNOFEST gençliği bin yılın mirasçısı olarak Allah’a hamdolsun umutlarımızı yeşertiyor. İnşallah bu iklimi genç yüreklerde ve zihinlerde kökleşen bu tarih şuurunu daha da güçlendireceğiz” diye ekledi.

“MİLLETÇE ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN ANCAK BİR OLURSAK GELİRİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin, inancın ve imanın yanı sıra birliğin ve beraberliğin meyvesi olduğuna işaret ederek, “Milletçe zorlukların üstesinden ancak bir olursak geliriz. Vatanımıza yönelik saldırıları ancak beraber olursak püskürtürüz. Küfrün karanlığını özellikle ancak tek yürek olursak parçalarız” dedi.

Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi demeden 85 milyon olarak nazlı hilalin gölgesinde buluşacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “1071’den 2071’in Türkiye’sine uzanan ufuk çizgisindeki hedefleri bir olarak, iri olarak, kardeşlik hukukumuzu bozmak isteyenlerle özellikle yapacağımız mücadeleyle gerçekleştireceğiz. Farklılıklarımız üzerinden bizleri ayırmaya çalışanlara, aramıza nifak tohumları ekmeye çalışan fitne odaklarına geçit vermedik, vermeyeceğiz. Rabb’im muhabbetimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Malazgirt Zaferi’nin 953. yıl dönümünde bu toprakları vatan yapan atalarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.”

Sözlerini, Yahya Kemal’in “Şu kopan fırtına, Türk ordusudur ya Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi. Ta ki yükselsin Ezanlarla müeyyed namın. Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın” dizeleriyle tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm vatandaşları selamladı.

Genç Gazeteciler AHLAT

Dünya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitimi Açılış Töreni’nde konuştu

“Adalete dair hemen her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Adalet Akademisi 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitim Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Adalete dair hemen her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. İyi tesis edilmiş, nesnel, bağımsız ve tarafsız işleyen bir yargı, ekonomik gelişme ve kalkınmanın da güvencesidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Adalet Akademisi 1. Dönem Hâkim ve Savcı Yardımcıları Eğitim Açılış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, yargı faaliyetlerinin gücünü ve itibarını hukukçunun ehliyetinden, adalete bağlılık gibi üstün ahlaki değerlerinden aldığını vurguladı.

Bu hakikat temelinde, güven veren adalet için etkin eğitim anlayışıyla Adalet Akademisi’nin yenilendiğini, güçlendirildiğini, imkânlarının genişletildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı sisteminin belkemiğini oluşturan hâkim ve savcıların en iyi şekilde yetişmeleri ve görevlerini layıkıyla yapabilmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesinin, bu inançla sürdürülen bir fikri takibin ve arayışın ürünü olduğuna dikkati çekerek, ülkede hukuk öğrenimi görmüş önemli sayıda insanın, hukuk eğitimi veren önemli sayı ve çeşitlilikte kurumların, fakültelerin bulunduğunu kaydetti.

Son 22 yılda avukat, noter, hukuk eğitimi görmüş personel, hâkim ve savcı sayılarında kayda değer bir artış sağlandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “2002 yılında 9 bin civarında olan hâkim savcı sayımız neredeyse 3 kata yakın bir artışla bugün 25 bine yaklaştı. Hiç şüphesiz bu sayısal büyümeye kalitenin de eşlik etmesi, niceliğin nitelikle desteklenmesi önemlidir. Bu bakımdan adaletin tecellisine nezaret edenlerin eğitimi, yetiştirilmesi ayrı ve başlı başına mühim bir meseledir. Hukukta belli ölçüde kurumsallaşmış, artık gelenekselleşmiş bir eğitimden, bu eğitimin bir metodolojisinden söz edebiliriz. Ancak bu eğitimin iyi bir hâkim, iyi bir savcı veya iyi bir avukat olarak temayüz etmesinin garantisi olmadığını yine hepimiz biliriz.”

“MESLEKİ BİLGİ, BECERİ VE YETERLİLİK FAKÜLTE EĞİTİMİNİ AŞAN BİR ÇABAYI GEREKTİRİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Şu ayrımı çok iyi yapmamız şarttır. Hukuk fakülteleri ideal ve mevzu hukuku öğretir. Mesleki bilgi, beceri ve yeterlilik ise fakülte eğitimini aşan bir çabayı gerektirir. Mesleki olgunluk ve yeterlilik bizzat o mesleği icra ederek gelişen melekelerdir. Bilgiyi, hikmet ve irfanla buluşturan değerlerdir. Fakat değerler ile bilgi arasında bağ kurmayı sağlayan köprü ise tecrübedir. Hazreti Mevlana’ya atfedilen bir sözde bu ayrım şöyle anlatılıyor: ‘Gençlerin aynada göremediklerini yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar.’”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilgiye erişmenin çok kolay olduğunu, cep telefonu veya bilgisayardan istenilen bilgiye süratle ulaşıldığını ama tecrübe ve bilgeliğin, insanı malumat yığını arasında yolunu kaybetmekten koruyan bir rehber olma vasfını hâlen koruduğunu belirtti.

“SİZLERİN VE SİZDEN SONRA GELECEKLERİN MESLEĞE EN İYİ ŞEKİLDE HAZIRLANMASINI AMAÇLIYORUZ”

Hâkim ve savcı yardımcılığı mekanizmasıyla bu dengeyi tutturmaya, bilgiyle tecrübeyi harmanlamaya çalıştıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni yetiştirme modelimizle sizlerin ve sizden sonra geleceklerin mesleğe en iyi şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Buna göre adaylıkta süre 2 yılken yardımcılıkta süreyi 3 yıla çıkardık. Akademideki eğitim süresini 7 aydan 10 aya yükselttik. Böylece yardımcıların 300 saat daha fazla eğitim almalarını sağlayacağız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardımcıların sınav ve değerlendirme süreçlerini de yoğunlaştırdıklarını, araştırma, analitik düşünme, muhakeme ve yazım kabiliyetinin geliştirilmesi amacıyla da hâkim ve savcı yardımcılarına tez hazırlama yükümlülüğü getirdiklerini kaydetti.

Yardımcıların böylece 10 ay sürecek akademi eğitimleri ve usta çırak ilişkisi içerisinde 26 ay sürecek eğitici hâkim ve savcı yanındaki eğitimleriyle birlikte 3 yıllık yoğun, teorik ve pratik yönü güçlü, dolu dolu bir eğitimden geçeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk hukukunun başucu kitaplarından Mecelle’de hâkimin tanımı çok veciz bir şekilde şöyle yapılmaktadır. Yürürlüğe girişinden 150 yıl sonra bile güncel arayışlara ilham kaynağı olan bu tanıma göre ‘Hâkim; hâkim, fehim, müstakim, emin, mekin ve metindir.’ Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, hâkimin bilge, feraset sahibi, dosdoğru, güvenilir, saygın ve zorluklar karşısında yılmayan metin bir karaktere sahip olması beklenir. Bu değer ve meziyetler bir ölçüde bilgi ve eğitimle ancak hepsinden daha ziyade tecrübeyle kazanılır” ifadesini kullandı.

Usta çırak ilişkisi içinde geçecek iki yıllık süre sonunda hâkim ve savcı yardımcılarının kürsü görevlerine tam manasıyla hazır hâle geleceklerine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta eğitimlerine başlayan bin 76 hâkim ve savcı yardımcısını tebrik etti, başarılar diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistemin fikri hazırlığından hayata geçirilmesine kadar tüm safhalarda emeği ve katkısı olan bakanları, milletvekillerini, uzmanları tebrik etti.

“ÇOK ÇETİN MÜCADELELER YÜRÜTTÜK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalete dair her başlıkta çok kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini söyledi.

Toplum hâlinde bir arada yaşamanın şartlarından birisinin de bu birlikteliğin hukukunu oluşturmak, uygulamak ve gözetmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak insanın olduğu her yerde çatışma ve çelişkiler de kaçınılmazdır. Arzu edilmese dahi suç işlenir, hukuki ihtilaflar baş gösterir. Hukuk devleti bu ihtilaf ve çatışmalara hızlı, doğru ve kesin cevaplar vermeyi gerektirir. Adil ve etkili işleyen bir yargı sistemi, bunun kurumsal çerçevesidir. İyi tesis edilmiş bağımsız, nesnel ve tarafsız işleyen bir yargı, bu sistemin varlığı ekonomik gelişme ve kalkınmanın da güvencesidir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet ve kalkınma kavramlarını birbirine bağlayarak çıktıkları siyaset yolculuğunda, bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir adalet sisteminin kökleşmesi için büyük emek verdiklerini söyledi.

Reform iradesini hep bu istikamette canlı tutuklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Hükûmet konaklarının bir katına sıkışmış adliyeler vardı. Bu, tarih oldu. Modern adliye binalarıyla adaletin çehresini değiştirdik. Dijital dönüşümle hizmete hız ve kolaylık getirdik. Çağın ve ihtiyaçların gerisinde kalan mevzuatı yeniledik. Artan bütçe payıyla daha kaliteli hizmet için imkân sağladık. Yeni mahkemeler kurarak milletimizin adalete erişimini güçlendirdik. Arabuluculuk ve uyuşmazlık yöntemlerinin kapsamını genişlettik. Tüm bunlarla birlikte güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir adalet sistemini tesis etmek için çok çetin mücadeleler yürüttük. Adalet hizmetlerinde fark oluşturan bütün bu yatırım ve hizmetlere rağmen başından beri insan dedik. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ dedik. Bu gün de ‘önce insan’ diyoruz, ‘her şey insan içindir’ diyoruz.”

“KENDİMİZE YENİ HEDEFLER BELİRLEYEREK YOLA DEVAM EDECEĞİZ”

Adaletin konusunun da sermayesinin de insan olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer yatırımlar ne kadar anlamlı olursa olsun adalet hizmetlerinin kalitesinde sağladıkları iyileşmeyi en büyük eserleri olarak gördüklerinin, bunu daha da geliştireceklerinin altını çizdi.

“Toplumdan yükselen taleplere, beklentilere ve serzenişlere göre yeni adımlar atacak, kendimize yeni hedefler belirleyerek yola devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, adliyenin kapısını adaletin kapısı hâline getirmenin sürekli çalışmayı, toplumu takip etmeyi ve reform iradesini diri tutmayı gerektirdiğini söyledi.

“İHTİYATI ELDEN BIRAKMADAN MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Hak ve adalet sancağını yere düşürmeden taşımanın, mücadele etmenin, kendini yenilemeyi gerektirdiğini, kendilerinin de bunun derdinde olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Geçmişte yargı araçsallaştırılarak bu millete çok büyük acılar yaşatıldı. 1960’dan beri bu ülkede yargı, üzülerek söylüyorum sivil siyaseti sınırlamanın, siyasete istikamet çizmenin yani vesayetin bir vasıtası olarak kullanıldı. Darbe dönemlerinde katledilen demokrasimizle özellikle adalet, adalete duyulan güven oldu. Yassıada mahkemelerinin, 12 Eylül mahkemelerinin verdiği kararların utancı, yıllarca adalet sistemimizin peşini bırakmadı. 28 Şubat döneminde işlenen hukuk cinayetleri, yıllar boyunca milletin vicdanını kanatmaya devam etti. Vesayetçilerin milleti hizaya sokmak için kullandığı bir sopaya dönüşen yargı kurumu görüntüsü, Türk demokrasisinde çok derin yaralar açtı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Önce 17-25 Aralık emniyet yargı girişiminde, ardından 15 Temmuz ihanetinde FETÖ’cü militanların pervasızlıklarını çok iyi hatırlıyoruz. Karar alırken hukuk ve vicdanları yerine, bağlı oldukları örgüte veya vesayet odaklarına bakanların bu ülkeye verdiği zararın faturasını hâlen ödüyoruz. Ülkemizi ve milletimizi bir daha böyle sınamalarla karşı karşıya bırakmamakta kararlıyız. Devletimizi vesayet aparatlarından ve FETÖ artıklarından ne kadar temizlemiş olursak olalım dikkati ve ihtiyatı elden bırakmadan mücadeleyi sürdüreceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sevgili genç kardeşlerim bugün hayalini kurduğumuz çok değerli bir mesleğin sizler giriş kapısındasınız, hâkim, savcı yardımcılığı döneminin sonunda inşallah her biriniz hak ettiğiniz o cübbeyi giyerek kürsüdeki yerinizi alacaksınız. Çıktığınız bu zorlu yolculukta hepinize üstün muvaffakiyetler diliyorum” dedi.

“AZIĞINIZ BİLGİ, REHBERİNİZ AKIL VE VİCDAN, MENZİLİNİZ ADALET OLSUN”

“Azığınız bilgi, rehberiniz akıl ve vicdan, menziliniz adalet olsun” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yarın kürsüdeki yerlerinizi aldığınızda büyük veya küçük, önemli veya önemsiz pek çok davaya bakacaksınız. Konusu, içeriği, mahiyeti ne olursa olsun, önünüze gelen her olayda, her davada, her dosyada, bir insan hayatına dokunacağınızı hatırda tutmalısınız” diye konuştu.

Hiç kimsenin sebepsiz yere başkalarıyla nizalı duruma düşmek istemeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ancak bir niza çıkmış ve zorunlu biçimde mahkemenin kapısı çalınmışsa, herkes saygın bir muamele görmek ve hakkına erişeceğinden emin olmak ister. Şunu lütfen unutmayınız, ihtilafların adilane biçimde çözülmesi, tarafların meşru çıkarının korunmasıyla kalmaz, toplum düzeninde de kırılan bir parçayı onarır, yerli yerine koyar.”

Adaletin tesisinde dava sahiplerinin tatminini aşan çok daha büyük bir sosyal faydanın olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin bilgi ve tanıklığına giren bir haksızlığın giderilmesinde, geniş toplum kesimlerinin merak ve ilgisinin doğal karşılanması gerektiğini söyledi.

“TOPLUM VİCDANINI TESKİN ETMEYEN KARARLAR, SOSYAL BARIŞ VE HUZURUN İNŞASINA DA KATKI SUNAMAZ”

“İlamların üzerinde, mahkemelerimizin Türk milleti adına karar verdiği yazıyorsa, davalarda toplumsal hassasiyetlerin gözetilmesi gayet tabiidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Toplum vicdanını teskin etmeyen kararlar, sosyal barış ve huzurun inşasına da katkı sunamazlar. Geçmişte bunun sayısız örneğini gördük. Bugün de zaman zaman görüyoruz. Toplumda cezasızlık algısına hizmet eden bazı kötü örneklerle maalesef karşılaşabiliyoruz. Bunların oranını en aza indirmek için yürütme ve yasama olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmanın gayretindeyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu çok net vurgulamak isterim, suç işleyenin, milletin malına, mülküne, namusuna ve canına kastedenin yeri sokaklar değildir, son raddeye kadar cezasını çekeceği hapishanelerdir. Şayet burada bir sıkıntı, eksik varsa gidermek boynumuzun borcudur. Tabii bunu söylerken vicdan tartısında hiçbir ağırlığı olmayan art niyetli kampanyaları, reyting ve etkileşim uğruna köpürtülen gösterileri ayrı tutuyorum” diye ekledi.

“SOSYAL MEDYA MECRALARI, GİDEREK BÜYÜK BİR OPERASYON AYGITINA DÖNÜŞMEYE BAŞLADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir kuralın, değerin, ahlaki sınırın olmadığı sosyal medya mecraları, giderek büyük bir operasyon aygıtına dönüşmeye başladı” ifadesini kullandı.

Etkileşim odaklı yeni medya düzeninin en büyük kurbanının adaletin temel ilkeleri olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanal âlemde karşılıklı mevzilenmiş infaz mangaları, her gün hedef tahtasına konacak bir şahıs, olay ve kurum mutlaka buluyor. Masumiyet karinesinin ihlal edilmesinden hoyratça yapılan aşırı genellemelere, hâkim ve savcılarımızın hedef gösterilmesinden itibar suikastlarına varıncaya kadar hukuk adına pek çok hukuksuzluğa imza atılıyor. Sadece adalet kurumuna değil toplumun iç barışına da zarar veren bu furyanın hep birlikte önüne geçmemiz gerektiği kanaatindeyim.”

“YÜRÜYEN SORUŞTURMANIN SELAMETİNİ KORUMAK, GÖZETMEK HERKESİN MESULİYETİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet ve vicdan ölçüsünün başka hiçbir duygunun esiri olmaması için hızlı bir süreç yönetiminin faydalı olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: “Toplumun ilgisine mazhar olan her olayda haber ve bilgi alma hakkına elbette saygı duyuyoruz ancak toplumun merakını gideren yayınlar yaparken yürüyen soruşturmanın selametini de korumak, gözetmek herkesin mesuliyetidir. Ceza soruşturmalarında gizlilik kuralının gayesi hakikati örtmek değil maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını engelleyecek müdahalelerin önüne geçmektir. Milletimizin gündemini meşgul eden ve 85 milyon olarak hepimizin yüreğini yakan son hadiselere bu zaviyeden bakılmasında yarar görüyoruz.”

“ADALETİN TECELLİSİNE DESTEK VERMELİYİZ”

“İnsanlık olarak, toplum olarak nereye gidiyoruz?” sorusunun çok sık sorulduğu bugünlerde daha soğukkanlı olunması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Adaletin tecellisine destek vermeliyiz. Masum çocukların naaşı üzerinden milletin inanç değerleriyle, toplumun temeli olan aile kurumuyla, dinî müesseselerle siyasi ve ideolojik hesap görülmesine müsaade etmemeliyiz. Adaletin reyting ve etkileşim avcılığına kurban edilmesine göz yummamalıyız. Bu konuda herkesin, başta medyamız olmak üzere, tüm sorumluluk sahiplerinin azami hassasiyet göstermesi gerektiğine inanıyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün katlettiği binlerce bebek, çocuk ve genç için bugüne kadar seslerini çıkarmayanların riyakârlıklarını ibretle takip ettiklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Daha düne kadar bölücü canilerin terör eylemlerini aklama yarışına girenler, bugün vahşi bir cinayet üzerinden millete vicdan, ahlak, insanlık dersi vermeye kalkıyor. Katledilen çocuklar arasında bile ayrım yapacak kadar istismar siyasetine bulaşanları milletimizin takdirine havale ediyoruz. Milletimiz, derin irfanıyla kimin nerede durduğunu görmekte, kimin ne yapmaya çalıştığını gayet iyi bilmektedir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcı yardımcılarına eğitimlerinde başarılar diledi.

Genç Gazeteciler ANKARA

HABER BURADA

Dünya

“Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık”

Genç Gazeteciler İSTANBUL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’ne katıldı.

Açılış töreninde yer almaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün şahsen ayrı bir heyecan içerisindeyim. Projesinden temel atmasına kadar, yapım sürecinin her aşamasını bizzat takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni açmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Mensubu olmaktan daima iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi’nin benim hayatımda çok müstesna bir yeri var. Bundan 43 yıl önce 1981 yılında şimdiki ismiyle üniversitemizin iktisadi ve idari bilimler fakültesinden mezun oldum. Siyasi hayatınız boyunca şahsıma tevcih edilen 60’ı aşkın fahri doktor unvanlarından en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin akademik yıl açılışlarına pek çok kez katıldığını, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak, mezun olduğu üniversitenin her meselesiyle yakından ilgilenerek vefa borcunu ödemeye gayret ettiğini vurguladı.

Bugünkü açılış töreniyle tüm çabaların adeta taçlandırılmış olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin en köklü, en seçkin yükseköğrenim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitesi’nin öğrencisi ve mezunu olmaktan gurur duyuyorum. Bu güzide çatı altında aldığımız eğitim hayatımızın her safhasında bize yol gösterdi. Burada kurulan dostluklar ve arkadaşlıkların yeri daima farklı oldu. İnşallah bundan sonra da Marmaralı olmaktan gurur duyacağım” diye konuştu.

“EĞİTİM VE BİLİM ALANINDAKİ HEDEFLERİMİZE BİRAZ DAHA YAKLAŞIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde emeği olan hocalardan vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve uzun ömürler dileyerek bu sene 141. kuruluş yıl dönümünü kutlayan üniversiteye daha nice başarılarla dolu seneler temennisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kurt’un yaptıkları konuşmada üniversiteye ilişkin detaylara değindiğini anımsatarak şöyle devam etti: “Burası daha önce dün 44. yılını geride bıraktığımız 12 Eylül askerî darbesine başkanlık eden zatın ismini taşıyan bir askerî kışlaydı. Bu araziyi aldık. Her bakımdan parmakla gösterilecek bir eğitim öğretim külliyesi yapılması amacıyla Marmara Üniversitesine tahsis ettik. Bundan beş yıl önce 29 Kasım 2019 tarihinde külliyemizin temellerini bizzat attık. Marmara Denizi’ne hâkim 2,5 hektarlık bir alan üzerinde konumlanan külliye projemizin 95 bin metrekare inşaat alanına sahip ilk etabını 2021 yılında tamamladık. İkinci etapta ise 167 bin metrekare inşaat alanına sahip yeni fakülteler ve sosyal tesisler bulunuyor. Bugün hem birinci hem ikinci etabın resmî açılışını gerçekleştiriyoruz. Külliyenin bu iki etabında altyapı ve çevre düzenlemeleriyle birlikte Mühendislik ve Teknoloji Fakülteleri, Atatürk Eğitim Fakültesi, Finansal Bilimler Fakültesi, İşletme Fakültesi, İktisat Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ayrıca hangarlar, yemekhane, öğrenci merkezi, ısı ve trafo merkezleriyle diğer müştemilat yer alıyor. Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirdiğimiz bu muhteşem külliyemizle Türkiye’nin eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyenin şu an kullanımda olan sağlık yerleşkesinde, aralarında yemekhane, kütüphane, çalışma, seminer salonları ile engelliler için diş hastanesinin de olduğu çeşitli inşa faaliyetlerinin sürdüğünü, bunları da süratle bitirerek hizmete açacaklarını ifade etti.

Külliyenin, sadece bulunduğu bölgenin değil, tüm İstanbul’un çehresini değiştireceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyenin inşasında emeği ve alın teri bulunan işçisinden mühendisine herkese teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nin, uluslararası sıralamalarda Türkiye’yi temsil eden ilk 10 üniversite arasında yer aldığını belirterek “141 yıllık köklü tarihinde Türkiye’ye nice siyasetçi, bürokrat, iş insanı, bilim adamı, hoca, gazeteci, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı kazandıran Marmara Üniversitemizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Üniversitelerin yurt dışına açılmasını çok değerli bulduğunu dille getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitemizde 136 ülkeden 3 bin 500’den fazla uluslararası öğrencinin tam zamanlı olarak okumasından memnuniyet duyuyorum. Üniversite yönetimini, bu konudaki gayretleri dolayısıyla tebrik ediyorum. Yurt dışı ziyaretlerimizde Türkiye’de eğitim görmüş, akıcı Türkçe konuşan, kendisini milletimizin fahri elçisi olarak gören bakanlarla iş insanlarıyla akademisyenlerle siyasetçilerle çok sık karşılaşıyoruz. Türkiye mezunları, ülkemizden ayrıldıktan sonra da ülkemiz ekonomisine, turizmine, ülkemizin kültür diplomasisine katkı vermeye devam ediyor” şeklinde konuştu.

“TAM ANLAMIYLA BİR NEFRET DALGASI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada 7 milyonu aşkın uluslararası öğrenci olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi devletler her yıl yabancı öğrencilerden milyarlarca dolar para kazanıyor. Yani ortada bilime, araştırmaya, fikri sermayeye yapılan katkılar yanında ekonomik olarak da çok büyük bir kaynaktan bahsediyoruz. Biz de her yıl binlerce öğrenciyi yurt dışına eğitim için gönderiyoruz. Türkiye’de ise dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrenci var. Bu öğrencilerin yüzde 95’i kendi imkânlarıyla okuyor yani masraflarının tamamını kendi ceplerinden karşılıyor. Misafir öğrencilerin Türk ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolar civarında. 2010’ların başında bu rakam yaklaşık 200 milyon dolar seviyesindeydi. Ülkemiz açısından bu tablo eleştirilecek değil, tam aksine alkışlanacak, övünülecek bir durumdur. Hükûmet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşısındaki adayın üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendiğini dile getirerek şöyle konuştu: “Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasında bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin bin bir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin, masum olmadığı açıktır. Türkiye’de ırkçılık adı altında çok açık bir Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, topyekûn Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz.”

“ÜNİVERSİTELERİMİZİ ESİR ALAN İDEOLOJİK KAVGALARLA MÜCADELE ETTİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanların derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırt edilmediğini vurgulayarak “Biz asırlar boyunca üç kıta yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz, böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz” diye konuştu.

Türkiye’nin marka eğitim kurumlarından biri olarak vurguladığı Marmara Üniversitesinin, uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarının ülkenin sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde Türkiye’nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hâkim olduğunu belirterek “Her yedi sekiz ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir takım kirli ellerin bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının bağrındayken birbirine düşman ettiğini söyledi.

Sağ, sol, Alevi, Sünni, Kürt, Türk diyerek gençlerin heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiğini, gençlerin üniversiteleri esir alan kör şiddetin kurbanı olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün hatırladıkça yürekleri yakan nice dramatik olay yaşadıklarını belirterek “Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için bu milletin evlatlarını kullandılar” diye konuştu.

Toplumun kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerin kullanıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik. Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde, yasaklara mahkûm edilerek ödedik. Güvenlikte, terör örgütlerine istismar imkânı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Millî birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük.”

“OLİGARŞİNİN MİLLÎ İRADEYİ GASP ETMESİNE İZİN VERMEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de aziz milletin teveccühüyle göreve geldiklerinde, Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden, Gezi olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her türlü girişimin karşısında durduk. Ne esnafın malını, mülkünü yağmalayan Vandalların ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin ne namuslarına emanet edilen silahları, o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ’cü hainlerin ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin millî iradeyi gasp etmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik.”

Her zaman soğukkanlı olduklarını, sağduyulu davrandıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasette nezaketi bir an olsun elden bırakmadık ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de sevgimiz de hep milletimiz için oldu” ifadelerini kullandı.

“GEZİ OLAYLARININ MALİYETİ 1,4 MİLYAR DOLARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeri gelmişken bir hususu tekrar ifade etmek istediğini dile getirerek “Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti, 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dâhil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor” dedi.

Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkeye karşı büyük bir komplo kurulduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes Gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın ama biz, bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve millî iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle sürdürdü: “Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye’ye milyarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet, 11 sene sonra da olsa çok geç de olsa bu hadiseyle ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve millî iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine, bu hadisede asıl özeleştiri vermesi gerekenler, haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerileme, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, Atatürk Kültür Merkezi’nin duvarlarını hakaret pankartlarıyla kirletenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler, faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği IMF’e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır.”

“ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ YERE TAŞIMAK İÇİN ÇABALARIMIZI ARTIRACAĞIZ”

“Bakınız, biz siyasetçiyiz. Milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesinin namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin, vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık, inşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

Türkiye Yüzyılı’nı bilimin, teknolojinin ve refahın yüzyılı hâline getirmek için gece gündüz çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attıklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de 76 üniversite varken, bugün bu sayısının 208’e yükseldiğini belirterek sanatçı İbrahim Tatlıses’in “Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi?” sözünü anımsattı.

Şu anda 81 vilayetin 81’inde de üniversite olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik, üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkânını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bilimde, sanayide, eğitimde, yükseköğretimde, ülkemizi hak ettiği yere taşımak için çabalarımızı artıracağız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin ülkeye, millete, üniversiteye hayırlı olmasını dileyerek üniversite yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine başarı temenni etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış törenin ardından beraberindeki heyetle birlikte yapımı tamamlanan binalarda incelemelerde bulundu.

Genç Gazeteciler İSTANBUL

HABER BURADA

Dünya

Türk Devletleri Teşkilatı Adalet Bakanları Konseyi’nin ilk toplantısı Kazakistan’ın Astana şehrinde yapıldı.

Genç Gazeteciler KAZAKİSTAN

BAKAN TUNÇ: TÜRK DÜNYASI OLARAK DAİMA HAKKI, HAKKANİYETİ VE ADALETİ SAVUNACAĞIZ

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Adalet Bakanları Konseyi toplantısında konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Türk dünyası olarak nerede olursa olsun daima hakkı, hakkaniyeti ve adaleti savunacağız.” dedi.

Kazakistan’ın başkenti Astana’da Bağımsızlık Sarayı’nda düzenlenen toplantıya katılan Bakan Tunç, ‘Birliğimiz gücümüzdür’ şiarıyla Türk dünyasını her alanda kuvvetli kılmayı, daha dirençli ve dayanıklı hale getirmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.

İNSANLIK İÇİN BARIŞ VE HUZURA KATKI VEREN ADIMLARI ATMAKTA KARARLIYIZ

Asya’nın parlayan yıldızı Astana’da bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Bu güzel birlikteliğin devamını sağlayacak istişarelerin, ülkelerimizin yargı kurulları arasındaki iletişim bağlarını daha da güçlendireceğine yürekten inanıyorum.” İfadelerini kullandı.

Bakan Tunç, “Geçmişte olduğu gibi bugün de tam bir kardeşlik içerisinde yan yana ve omuz omuzayız. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Daha adil bir dünya mümkün’ düsturuyla insanlık için barış ve huzura katkı veren adımları atmakta kararlıyız.” dedi.

Bu amaçla kardeş ülkeler olarak birlikteliği ve dayanışmayı güçlendirmeye devam edeceklerini vurgulayan Adalet Bakanı Tunç, “Bizler, aynı kökten gelen ulu bir çınarın geniş bir coğrafyaya yayılan kollarıyız. Bu temeli unutmadan birliğimizi pekiştirdiğimiz takdirde dünyadaki gücümüzü hiç şüphesiz daha da artıracağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Adalet Bakanı Tunç, TDT üyesi ülkeler arasında siyasi, kültürel, ekonomik, ticari ve askeri alanların yanında, adalet ve yargı konularındaki işbirliğinin de derinleştirilmesine ve geliştirilmesine önem verdiklerini vurguladı.

İŞBİRLİĞİMİZİ ARTIRACAK ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YAPTIK

İstanbul’da 2021 yılında düzenlenen ve Türk devletlerinin bağımsızlığının 30. yıl dönümünün kutlandığı TDT 8. Zirvesi’nde “Türk Dünyası-2040 Vizyon Belgesi”ni birlikte kabul ettiklerini hatırlatan Bakan Tunç, “Bu vizyon doğrultusunda son 10 yılda Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde yüksek yargı kurullarına, yüksek mahkemelere, başsavcılara, adalet akademilerine, avukatlara ve noterlere ilişkin işbirliğimizi artıracak önemli çalışmalar yaptık.” diye konuştu.

Türk dünyası olarak uluslararası adli işbirliğini daha da ilerletmelerinin gerektiğine dikkati çeken Adalet Bakanı Tunç, “Birazdan imzalayacağımız ortak bildiriyle adli işbirliğimizin daha da ileriye taşınacağına yürekten inanıyorum.” dedi.

Terörle mücadeleye de değinen Bakan Tunç, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ve milletin onurlu direnişiyle başarısızlığa uğratıldığını anımsattı.

TERÖR İNSANLIK SUÇUDUR

Terör konusuna da değinen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü;

“Terör, insanlık suçudur. Terörle mücadelenin hukuk zeminindeki önemli bir boyutunu da hiç şüphesiz ülkeler arasındaki iade talepleri yani adli yardımlaşma oluşturmaktadır. Biz, adli işbirliği konusunda uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerimize şimdiye kadar samimiyetle uyduk. Bundan sonra da aynı ciddiyet ve kararlılıkla bu yükümlülüğümüze uymaya devam edeceğiz fakat aynı bakış açısını tüm dünyadan beklediğimiz gibi, tarihi, kültürel birçok ortak ve akrabalık bağımızın olduğu Türk dünyası ülkelerinden özellikle beklediğimizi altını çizerek vurgulamak istiyorum.”

ULUSLARARASI İNSANCIL HUKUKUN, YA HİÇE SAYILDIĞINI YA DA ÇİFTE STANDARDA TABİ TUTULARAK İŞLETİLDİĞİNİ GÖRÜYORUZ

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Gazze’deki insanlık felaketine dikkati çekerek, “1917’ye kadar özenle korunan, her dinden insanın barış ve esenlik içerisinde yaşadığı Filistin, maalesef günümüzde kanla, gözyaşıyla, zulümle yıkanmaktadır. İşgalci İsrail, hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını bombalayarak tarihte eşi benzeri görülmemiş bir katliam, soykırım gerçekleştiriyor.” ifadelerini kullandı.

İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılarda 40 binden fazla kardeşlerinin şehit olduğunu anlatan Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunların en az 16 bini çocuk, 10 bini kadın. Maalesef geçmişte olduğu gibi bugün de uluslararası insancıl hukukun, güç sahipleri tarafından ya hiçe sayıldığını ya da çifte standarda tabi tutularak işletildiğini görüyoruz. Türkiye olarak Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Filistin’de akan kanın durması için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. Gecikmeli de olsa Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı harekete geçmiş, İsrail Başbakanı (Binyamin) Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı (Yoav Gallant) için işledikleri savaş ve insanlık suçları nedeniyle ‘yakalama kararı başvurusunda’ bulunmuştur. Bir an önce yakalama kararının icra edilmesini bekliyoruz. Bu davanın yanında, Güney Afrika’nın soykırım suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanında açtığı davayı ayrıca çok değerli buluyor ve destekliyoruz.

İSRAİLLİ YETKİLİLER HAK ETTİKLERİ CEZAYI ALANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ

“Türkiye olarak bu soykırım davasına müdahil olmak için 7 Ağustos 2024 tarihinde resmi başvuruda bulunduk. Türkiye olarak, İsrailli yetkililer hak ettikleri cezayı alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ‘Türk dünyası olarak nerede olursa olsun daima hakkı, hakkaniyeti ve adaleti savunacağız.” diye konuştu.

Bakan Tunç, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı olarak yargıyı ilgilendiren tüm alanlarda her türlü işbirliğine hazır olduklarını dile getirerek “‘Birliğimiz gücümüzdür’ şiarıyla Türk dünyasını her alanda kuvvetli kılmayı, daha dirençli ve dayanıklı hale getirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kazakistan Adalet Bakanı Azamat Yeskarayev’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Azerbaycan Adalet Bakanı Farid Ahmedov, Kırgızistan Adalet Bakanı Ayaz Baetov, Özbekistan Adalet Bakanı Akbar Taşkulov ile TDT Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev katıldı.

TDT Adalet Bakanlıkları arasında işbirliğinin geliştirilmesi için perspektiflerin belirlenmesi ve sistemlerinin dijitalleştirilmesi konularının masaya yatırıldığı toplantıda bakanlar, TDT Adalet Bakanları 1. Konseyinin Astana Bildirisi’ni imzaladı.

Genç Gazeteciler KAZAKİSTAN

HABER BURADA

DÜNYA

seers cmp badge